Otostopçunun Türkiye Rehberi

HUAv...koM8
11 Jan 2024
232

  3 ağustos, 2021 / 16:37

Otostop yolculuğunun kaçıncı günü artık Antalya/Kaş yakınlarındayım. Uzun bir yolculuktan kalanları bu defa türkçe yazacağım. Bu defa türkçe dolu içim. Türkçe kelimeler başkaldırmış durumda. Artık beni doğru ifade edecek kelimeleri bulamadığım için üzülmüyorum. Yazılmamış binlerce mektup gibi herşey. Herşey bir mektuba sığar, ama binlercesine sığamaz durumda sanki!

2019’dan iki yıl geçti. O zamanlar Zonguldak’tan başlayıp, kıyı bölgesi boyunca Adana’ya kadar gitmiş, sonra Urfa, Mardin, Diyarbakır derken İç Anadoludan Marmara diyip, İstanbul’a varmıştım. Şimdi o zamanlar gibi değil yollar, yaya geçitleri, elektrik direkleri, tarlalar, deniz, köyler şehirler..ya da onlar aynı ben o zamanlardaki ben değilim. Şimdi tekrar geziyorum aynı gittiğim yerleri. Düşündüğümde bazı yolları, otostopumda duran insanları hatırlamıyordum. Şimdi aynı rota üzerinden tekrar geçtiğim yollara baktığımda birden herkesi net hatırlamaya başlıyorum:” Burda beni bir abi aldı, orda indirdi, biraz yürüyüp, karşıya geçtim ve şuradan otostopuma devam etdim.”

Aslında o kadar da üzgün değilim. İki sene içinde ne değişebilir ki, amma çok şey değişmiş! İki sene önce Marmaris’te tost yediğim bir yer vardı. Bir abla ve 12 yaşlarında oğlu Metehanla işletiyordu orayı. Metehan sürekli pakete çıkıyordu. Benim de param az kaldığı için 5 lira borçlu kalmıştım. “Olsun bir sonraki gelişinde ödersin” demişti bana. Bir sonraki gelişim Akyaka üzerinden oldu. Direkt Marmaris’e giden dörtyol üzerinde durdum. Marmaris yanıyordu. Gidip ne yapacaktım ki Marmaris’te? Gidemezdim ki! Marmarise belki son gidişim olurdu ama yine de anılarımda öyle bırakmak istemedim Marmaris’i. Ablayı da Metehanı da belki hiçbir zaman göremeyeceğim. Bilmem! Gitmedim!

Marmaris’in dönüş yolu üzerinde sağda kalan mükemmel bir yol var. Asfaltın toprağa gömüldüğü, rüzgarın topraktan tozlarını kopardığı, sağlı-sollu eski çınar ağaçlarının gölge saldığı o muhteşem yol. En azından burda durayım dedim. 20 dakikaya yakın burda gezip-gezip, düşündüm. Resmini de çektim. O ağaçların yanması koyardı bana. O yolu unutmayacağım kesin. Dünyanın bir başından sırf o yol, o ağaçlar için gelirim, nasıl ki, şimdi de aynı amaçla Türkiye’yi geziyorum.

Yola çıktım, Muğla Köyceğiz ilçesinde indim, hemen yanımdakı dağda ormanlık alanın alevlenmesine şahit oldum. Yarım saat içinde oldu bunlar. Rus uçağının bir de mağdur helikopteri, bindiğim arabayla arkada bırakmıştım bile. Gerçekten içim yanıyordu. Oysa bir sonraki yola gülümsüyordum, Fethiye’ye girişimde karşılıklı tebessüm vardı yüzümüzde. Ben ama çok uykuluydum. Yat desen yatardım hemen.

Bu toprakları böyle gökyüzüne bakarken acı duman görmek acıtıyor gerçekten insanı. Fazla bir şey diyemem diye düşünüyorum.

Şimdi otostopla Kalkan’da indim. Kaş’a geçeceğim. Bir saattir oturuyor Akdeniz’e bakıyorum. Neler düşünmedim ki burda oturalı! Bunları yazalı kaç gün oldu ki, farklı zaman dilimlerinde yazıp-yazıp duruyorum. Hele o gecenin bir saati çadırda sıcaktan uyanıp, bir şeyler yazma isteği yok mu, açtırıyor çadırın kapısını, izlettiriyor ağaçların arasından gözüken, umutlarımdan daha parlam olan yıldızları. “Alıp beni koyuyor çocukluk anılarıma…” diyeceğim de benim için kuru, pekâlâ sözlerimin ve düşüncelerimin doğduğu yer olmaktan başka bir şey ifade etmiyor artık bunlar. Açsam bir müzik ağlasam mı? Hahahha! 8 yıldır ağlamıyorum. Ağustos sonu 8’ci yıl dönümüne davetlisiniz. Şu an buradaki birinizin hayatının bir günlük özetini, düşüncelerini uzun veya kısa farketmeden yazması ve benim onu okumam tarihin en büyük klasik romanından da değerli benim için. Ve benimle hâlâ düşüncelerini, sözlerini paylaşanları da burdan öyle bir kucaklıyorum ki, varsın gelsin Tanrı kimseyi öyle kucaklayamaz!

Şimdi bu yolları bir daha hiçbir zaman tekrar gitmeyeceğim gerçeğini düşünüyorum. Bir daha hiçbir zaman. Kahretsin Türkiye ne kadar da güzel! Bu cümlenin ardından yazılacak çok şey vardı. Yazamam artık.

Birçok cümle farklı günlerde farklı zamanlarda ve mekanlarda yazdım. Ben de merak ediyorum o yerde ne demek istediğimi!

Şimdi Kalkan’la vedalaşma zamanı. Vedalaşmayı da asla sevmem! Kalkıp, sakince terk edeceğim Kalkan’ı. Yolum Kaş’a. Ordan da Doğu’ya. Şimdi burda bu yazının noktasını koymasam Doğu’ya kadar uzanacak bu kelimeler. Birde yavaştan günlerdir yazmak istediklerimi hatırlamaya başlıyorum. En iyisi çoraplarımı giyip, çantamı toplayıp, yola çıkıp, baş parmağı kaldırayım.


Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to nihatmanaf

9 Comments

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.