YÜZYILLIK ÖMÜR PART 2

CqsK...pwmy
17 Jan 2024
22

“Oğlum, baban sadece esnaf değildi. Hatta esnaflık en az yaptığı işti. Aynı zamanda gözümüzün nuru Abdülhamit Han Efendimizin pek mühim hafiyelerindendi. Hazret memleketi için çok çabaladıysa da fayda vermedi. Balkanlarda çeteler bir yandan içerdeki kargaşa bir yandan derken, meşrutiyet tekrar ilan edildi. Ancak yine de memleketteki gidişat düzelmedi. Doğumundan önceki son günlerde pek belli etmemeye çalışsa da baban epey kaygılıydı. Birkaç gün önce eve gelmezsem merak etmeyin deyip çıktı. Karnım burnumdaydı, doğumuna çok az kalmıştı, ancak bizden daha mühim olsa gerek yine de gitti. Evvelki gün merak etmesinler diye haber yollamıştı. Sonra gidiş o gidiş bir daha ne gören var ne duyan.” “Öldü demedin mi, anne?” “Sağ olsa gelmez mi bunca zaman oğlum? Seni nasıl heyecanla bekliyordu bir bilsen. Nasıl seviniyordu, adı gibi biliyordu erkek olacağını. İsmini koydu da gitti. Baban, Efendimizin hal edildiği gün kayboldu ortadan. Çok düşkündü hazrete. O kargaşada onu da ‘hal’ ettiler besbelli. Hamit gider Mehmet gelir. Koca Ali-Osman bir kişiyle var olmadı ya dimi. Ama baban dinler mi? Olan senin gibi yetimlere oldu. Elden ne gelir? Ama felaketler bununla da bitmedi. O gün babamı da tutukladılar. Zavallı babacığım onca yıllık hizmetine mukabil bu muameleye dayanamayıp kahrından vefat etti. Yaşlı anacığım tevkif, cenaze derken o da bu üzüntülere daha fazla dayanamadı. Seninle bir başımıza kaldık işte.” “Ya amcam?” “Amcan subay olmak istiyormuş. Askeri okula yazıldı, askeri talebe olunca pek değişti. Okudukça babanla daha az görüşür oldular. Mezun olunca Balkanlara tayini çıktı. Gitmeden gelip babanla helalleştiler sonra bir daha göremedik amcanı. Ama baban haberlerini alıyordu. Orada cemiyete üye olduğunu biliyorduk. Baban hem üzülüyor hem kızıyordu. Bildiğim bu kadar.” Uzun süre annemin anlattıklarını düşünmüştüm. Sis yavaş yavaş dağılmaya başlıyordu. O kaya gibi sert görünüşlü Osmanlı subayının evimizdeki mahcup halleri bana hep garip gelmişti ama sebebini sonradan anlamaya başlamıştım. Birkaç yıl sonra amcamı ziyaretlerimin birinde artık dayanamadım ve annemin söylediklerini ona da anlattım. Gözlerime bakarak, ‘doğru ama eksik anlatmış’ dedi ve devam etti: “Askeri okulda talebe olduğum zamanlarda, Abdülhamit idaresi istibdatta o kadar ileri gitmişti ki tüm millet illallah etmişti. Sansürler, tutuklamalar, sürgünler… Aleyhine sokakta tek kelime etmeye korkar olmuştuk. İnsanlar özgürlüğe susamıştı. Bu atmosferde İttihat ve Terakki Cemiyeti ortaya çıktı. Gerçi bu cemiyet tıbbiyede daha önceki yıllarda oluştu ise de bunu haber alan yönetim hemen cemiyeti palazlanmadan ortadan kaldırdı. Ancak düşünceleri ortadan kaldırmak o kadar kolay mı? Cemiyet bu sefer Selanik’te yeniden peyda oldu. Yüzbaşı olarak mezun olduğum zaman balkanlarda üçüncü orduya tayin oldum. Gittiğimde cemiyet bütün orduya sirayet etmiş üçüncü ordu mıntıkası neredeyse tamamen cemiyetin kontrolüne geçmişti. Enver Bey ile Kazım (Karabekir) Bey (o zaman paşa değillerdi.) üçüncü orduda cemiyeti hızla yaymışlardı. Cemiyetin merkezi ise Selanik’te yer alıyordu. Orduda dehşetli bir Abdülhamit aleyhtarlığı hâkimdi. Neredeyse bütün subaylar gibi ben de cemiyet üyesi olmuştum. Ben de bu baskılardan yılmış ne pahasına olursa olsun buna bir son vermek istiyordum. Enver Bey’ in fedai koluna yazılmıştım. Geceleri balkanlarda rum, bulgar çetelerini kovalıyor, gündüzleri gizli toplantılar yapıyorduk. Uzunca bir süre böyle geçti. Cemiyet Edirne ve İstanbul’da teşkilatlanmaya başlamıştı. Bu sebeple ben de İstanbul’ a tayin oldum. Abdülhamit yönetimi bir süre sonra bazı şeyler sezinlemeye başlamıştı ama çok gizli hareket ediyorduk. Başkentte Abdülhamit idaresi ve hafiyelerle adeta köşe kapmaca oynuyorduk. Bir gün Selanik’ten haber geldi. Deşifre olan ve şüpheli hale gelen birkaç cemiyet üyesini yurt dışına kaçırmamız gerekiyordu. Bu görev sırasında babanla burun buruna geldik. Babanın ne iş yaptığını biliyordum. Yine de o kadar afallamıştım ki anlatamam. Başkası olsa oracıkta işini bitirmem gerekiyordu. Ancak ikimizde arkamızı dönüp yolumuza devam ettik. Planı değiştirerek görevi zor da olsa tamamladım. Ancak ben de açığa çıkmıştım. Merkeze de bunu rapor edemez, bir şey belli edemezdim. Aksi halde babanın hayatı tehlikeye girerdi. Onun ise beni jurnallemesi an meselesiydi. Her gün evde oturup yakalamaya gelmelerini bekliyordum. Gelmediler. Babanı da son kez orada gördüm. Aynı şehirde karşılaşmamak için köşe bucak kaçıyorduk birbirimizden. Balkanlarda olaylar kontrolden çıkmaya başlayınca Sultan baskılara daha fazla dayanamadı ve Meşrutiyeti tekrar ilan etmek zorunda kaldı. Meşrutiyetten sonra baskılar kalkınca bu defa Cemiyet hafiye avına başlamıştı. Artık babanın yakalanma tehlikesi vardı. Annen sana hamileydi. Babanın başına bir şey gelmesinden korkuyordum ancak elimden de bir şey gelmiyordu. Arada tespit ve takip edilen hafiyeleri kontrol ediyordum, baban bunlar arasında yoktu. Son zamanlarda İstanbul’da bir ayaklanma çıkacağını haber almıştık. Daha sonraki günlerde ise her şey daha kötü gitmeye başladı ve 31 Mart olayı patlak verdi. Abdülhamit tahttan indirildi. Daha sonra öğrendiğime göre baban o gün ortadan kaybolmuş. İşte böyle oğlum. Hayatımız, düşüncemiz, idealimiz taban tabana zıttı. Ama kardeştik daha önemlisi ikimiz de bu vatan için yaptık ne yaptıksa. Keşke diyorum ona engel olabilseydim. Olabilir miydim, bilmiyorum, keçi gibi inatçıdır. O gün yine inandığı şeyi yapardı, ben de yine gereken neyse onu yapardım. Şimdi ister bana söv istersen nefret et. Benim evlenmek için fırsatım olmadı ama seni daima oğlum gibi sevdim.” Bunca yıl aradan sonra ne diyebilirdim ki? Amcamdı, babam yerine koymuştum onu. Hem ne için suçlayacaktım. İnandığı gibi yaşadığı için mi? Eminim elinde olsa kurtarırdı babamı. Birbirimize baktık, ikimizin de gözünden yaşlar gelmeye başlamıştı. Sımsıkı sarıldı yine ilk günkü gibi."
Birkaç sayfa daha çevirdi M. ve son sayfaya geldi. 17.08.1999 tarihli sayfaydı bu ve aynen şöyle yazıyordu:
“Saat gece iki buçuk, çok geç oldu. Ama nihayet bitti. Şimdi o kadar yorgunum ki uyursam sanki bir daha uyanamayacağım.”

BULB: The Future of Social Media in Web3

Learn more

Enjoy this blog? Subscribe to Mrttkn41

0 Comments