GÜNEŞ SİSTEMİ

BJWt...2izD
12 Jan 2024
45

GÜNEŞ SİSTEMİ;

Güneş Sistemi, Güneş'in kütleçekim kuvvetiyle yörüngede tuttuğu bir dizi gök cisminden oluşan büyük bir sistemdir. Güneş, bu sistemdeki kütlenin yaklaşık %99,86'sını oluşturarak merkezi bir rol oynar. Sistemde 8 ana gezegen, bunların 150'den fazla doğal uydusu, 5 cüce gezegen (Ceres, Plüton, Eris, Haumea, Makemake) ve bu cüce gezegenlerin toplam 8 uydusu bulunmaktadır. Ayrıca, milyarlarca küçük gök cismini içeren asteroitler, Kuiper Kuşağı cisimleri, kuyruklu yıldızlar, gök taşları ve gezegenler arası toz da sistemde yer almaktadır.
Güneş Sistemi, Güneş, dört karasal iç gezegen, asteroit kuşağı, dört dev dış gezegen ve Kuiper Kuşağı olarak bilinen ikinci bir kuşaktan oluşur. Kuiper Kuşağı'nın ötesinde seyrek disk, gündurgun (heliopause) ve varsayımsal Oort Bulutu gibi bölgeler de bulunmaktadır.
Gezegenler, Güneş'e olan uzaklıklarına göre sıralandığında, Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün olarak adlandırılır. Bu gezegenlerin altısının çevresinde doğal uydular dönmektedir. Ayrıca, dış gezegenlerin her birinin toz ve diğer parçacıklardan oluşan halkalara sahip olduğu gözlemlenmiştir. Dünya dışındaki gezegenler, Yunan ve Roma mitolojisinin tanrılarından isimlerini almıştır. Ceres, Plüton, Eris, Haumea ve Makemake gibi cüce gezegenler ise Kuiper Kuşağı ve asteroit kuşağı gibi bölgelerde bulunmaktadır. Plüton, bilinen en büyük cüce gezegendir.
Güneş etrafındaki yörüngede dolanan cisimleri genellikle üç grupta toplayabiliriz: Gezegenler, Cüce Gezegenler ve Küçük Güneş Sistemi Cisimleri.
Güneş'in etrafında dönen ve kendi küresel şeklini alabilen, ayrıca yörüngesini temizlemiş gök cisimlerine "gezegen" denir. Şu anda bilinen sekiz gezegen var: Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün.
2006'da Uluslararası Astronomi Birliği (IAU), Plüton'u "gezegen" sınıflandırmasının dışında tutarak "cüce gezegen" terimini tanıttı. Plüton'un yanı sıra, Eris, Ceres, Haumea ve Makemake gibi cisimler de bu yeni "cüce gezegen" sınıflandırması altında yer aldı. Cüce gezegenler, kütleçekimleri yeterli olan ancak yörüngeleri etrafındaki diğer cisimleri temizleyemeyen gök cisimleridir. Ayrıca, Vesta, Pallas, Hygiea ve Charon gibi cisimler de cüce gezegen adayları arasında yer alıyor.
Plüton, 1930'daki keşfinden 2006'ya kadar Güneş Sistemi'nin dokuzuncu gezegeni olarak kabul edildi. Ancak, 20. yüzyılın sonları ve 21. yüzyılın başlarında, Plüton'a benzer birçok gök cismi keşfedildi. Bu cisimler arasında en dikkat çekeni, Plüton'dan biraz daha küçük olan Eris'tir.
Bunların dışında, Güneş'in etrafında dolanan diğer gök cisimlerine "Küçük Güneş Sistemi Cisimleri" denir.
Doğal uydular ya da aylar, Güneş'in çevresinde değil, gezegenlerin, cüce gezegenlerin veya küçük Güneş Sistemi cisimlerinin etrafında dolanan gök cisimleridir.
Her gezegenin Güneş'ten olan uzaklığı, kendi yılı boyunca değişir. Güneş'e en yakın olduğu duruma "günberi", en uzak olduğu duruma ise "günöte" denir.
Gök bilimciler, Güneş Sistemi içindeki uzaklıkları genellikle astronomi birimi (AB) ile ölçer. Bir AB, Güneş ile Dünya arasındaki yaklaşık uzaklıktır ve kabaca 149.598.000 km'dir. Örneğin, Plüton Güneş'ten yaklaşık 38 AB uzaklıktayken, Jüpiter kabaca 5,2 AB uzaklıktadır. Yıldızlararası uzaklık birimi olan ışık yılı ise kabaca 63.240 AB'dir.
Güneş Sistemi, bazen gayri resmi olarak farklı bölgelere ayrılır. İç Güneş Sistemi, dört Yer benzeri gezegenden ve asteroit kuşağından oluşur. Bazıları Dış Güneş Sistemi tanımını asteroitlerin ötesindeki her şey olarak yapar. Diğerleri ise dört gaz devini "orta bölge" olarak tanımlayıp Dış Güneş Sistemi'ni Neptün ötesi bölge olarak nitelendirir.
Güneş Sistemi'nin temel yapısı, çoğunluğunu Güneş'in oluşturduğu ve çekim kuvvetiyle bir arada tutulan bir anakolda bulunan G2V tipi sarı cüce Güneş'ten gelmektedir.[10] Jüpiter ve Satürn gibi büyük gök cisimleri, sistemin geri kalan kütlesinin büyük bir kısmını oluştururlar.
Büyük gök cisimleri genellikle Dünya'nın yörüngesinin düzlemine yakın bir tutulumda bulunur. Ancak kuyruklu yıldızlar ve Kuiper kuşağı gök cisimleri tutulum çemberi etrafında farklı açılarda hareket ederler.
Güneş Sistemi'ndeki gezegenler ve diğer gök cisimleri, genellikle Güneş'in kuzey kutbundan bakıldığında saat yönünün tersine hareket ederler. Bazı istisnalar dışında, gök cisimleri Kepler yasalarına uygun olarak Güneş'in çevresinde dolanırlar, yani eliptik yörüngelerde hareket ederler.
Yörüngeler genellikle eşit uzaklıkta gösterilir, ancak gerçekte bir gezegenin veya kuşağın Güneş'e olan uzaklığı arttıkça bir önceki yörüngeden olan uzaklığı da artar. Örneğin, Venüs, Merkür'den daha dışta, Satürn ise Jüpiter'den daha uzaktadır. Titius-Bode yasası gibi bazı teorik girişimler olmuşsa da, bu konuda kabul gören bir teori bulunmamaktadır.



Oluşumu ve evrimi;
Güneş Sistemi'nin oluşumu ve evrimi, bilim dünyasında uzun bir geçmişe sahip olan ve çeşitli bilim insanları tarafından ortaya atılan teorilere dayanmaktadır. İşte bu evrimsel sürecin ana hatlarını içeren bir anlatı:
1734 yılında Emanuel Swedenborg tarafından ilk ortaya atılan ve daha sonra Immanuel Kant (1755) ve Pierre-Simon Laplace (1796) gibi önemli bilim insanları tarafından genişletilen bulutsu teorisine göre, Güneş Sistemi 4,6 milyar yıl önce dev bir moleküler bulutun çökmesi sonucu oluşmuştur. Bu bulutun çökmesi, çevresindeki materyalin çarpışmalarına ve yoğunlaşmasına yol açarak Güneş Sistemi'ni meydana getirmiştir.
Başlangıçta, Güneş öncesi bulutsu olarak bilinen bölge, 7.000 ile 20.000 AB çapında ve Güneş'in kütlesinden biraz daha fazla bir kütleye sahipti. Bu bulutsu içe çöktükçe, açısal momentumun korunması nedeniyle daha da hızlı dönmeye başladı. İçindeki madde yoğunlaştıkça, içindeki atomlar çarpışmaya başladı ve bu çarpışmalar, Güneş Sistemi'ni oluşturan gezegen öncesi diski ortaya çıkardı.
Yaklaşık 100 milyon yıl sonra, içe çöken bulutsunun merkezindeki hidrojenin yoğunluğu ve basıncı önyıldızın nükleer füzyona başlaması için uygun hale geldi. Bu noktada Güneş, tam bir yıldız halini aldı. Geriye kalan gaz ve toz, Güneş bulutsusundan farklı gezegenleri oluşturdu. Bu oluşum süreci, toz tanelerinin bir araya gelmesiyle başlayarak gezegenleri meydana getirecek şekilde devam etti.
İç Güneş Sistemi'nde, gezegen öncesi diskin sıcaklığı su ve metan gibi uçucu moleküllerin yoğunlaşmasına izin vermedi. Bu nedenle, oluşan gezegenler genellikle silikatlar ve metaller gibi yüksek erime noktasına sahip kimyasal bileşiklerden oluştu. Jüpiter'in kütleçekimsel etkisi, daha uzak bölgelerde ise Jüpiter ve Satürn'ün gaz devi haline gelmelerine neden oldu, Uranüs ve Neptün ise daha az madde yakalayarak buz devi olarak bilinir hale geldi.
Güneş, enerji üretmeye başladıktan sonra Güneş rüzgarı, gezegen öncesi diskteki malzemeyi uzaya doğru savurarak gezegen oluşumunu durdurdu. Günümüzde Güneş Sistemi'nin, Güneş'in anakoldan uzaklaşana kadar benzer bir durumda kalacağı tahmin edilmektedir. Ancak Güneş, hidrojen yakıtını tükettikçe ısınarak daha hızlı yanmaya devam edecek ve parlaklığı yaklaşık her 1,1 milyar yılda bir yüzde on oranında artacaktır.
Tahminlere göre, yaklaşık 6,4 milyar yıl sonra Güneş'in çekirdeği o kadar sıcak olacak ki üst katmanlarda hidrojen kaynaşması başlayacak. Bu durumda Güneş, çapını genişleterek Kırmızı dev haline gelecek, sonrasında soğuyacak ve parlaklığını kaybedecektir. En sonunda dış katmanları ayrılacak ve geriye beyaz cüce adı verilen yoğun bir gök cismi kalacaktır. Bu beyaz cüce, Güneş'in ilk kütlesinin yarısına sahip olacak ancak boyutları Dünya kadar olacaktır.




Güneş

Güneş, Güneş Sistemi'nin ana yıldızı ve en önemli öğesidir. Yüksek iç yoğunluğu, büyük kütlesi sayesinde nükleer kaynaşmayı sürdürebilir. Bu süreç, büyük miktarda enerji üretir ve çoğu, görünür ışık gibi elektromanyetik ışımalara dönüşerek dış uzaya yayılır.
Güneş, sarı cüce olarak sınıflandırılmıştır, ancak bu terim, diğer galaksimizdeki yıldızlarla karşılaştırıldığında ortalama büyüklük ve parlaklıkta bir yıldız olduğunu gösterir. Yıldızlar, Hertzsprung-Russell diyagramı tarafından parlaklıkları ve yüzey sıcaklıkları baz alınarak sınıflandırılır. Bu diyagrama göre, Güneş, anakolun tam ortasında bulunan yıldızlardan biridir.
Güneş'in anakoldaki konumu, yaşamının en verimli dönemi olarak kabul edilir. Henüz hidrojen kaynaklarını tüketmemiş ve nükleer kaynaşma için kullanılan yakıtını harcamamıştır. Güneş, zamanla daha da parlaklaşarak yaşamının başlarında %75 daha az parlak bir hale geldi.
Hidrojen ve helyum oranlarına dayanarak, Güneş'in yaşam süresinin yarı noktasında olduğu tahmin edilmektedir. Anakoldan uzaklaşarak, daha büyük, daha parlak, ancak daha soğuk bir hal alacak ve yaklaşık beş milyar yıl içinde kırmızı dev aşamasına geçecektir.
Güneş, Evren'in gelişiminin son dönemlerinde doğan Öbek I yıldızlarından biridir. Daha genç olan Öbek II yıldızlardan daha fazla miktarda ağır element içerir. Bu elementler, eski ve patlayan yıldızların çekirdeklerinde oluşmuştur. Güneş'in yüksek metallik oranı, gezegen sistemi oluşumunda kritik bir rol oynamış olabilir, çünkü gezegenler, bu metallerin bir araya gelmesiyle meydana gelmiştir.


Gezegenler Arası Ortam ve Güneş Rüzgarı
Güneş, ışığın yanı sıra yüklü parçacıklardan oluşan Güneş rüzgarını uzaya yayar. Bu rüzgar, saatte yaklaşık 1,5 milyon kilometre hızla ilerler ve Güneş Sistemi içine yaklaşık 100 AB kadar giren seyrek bir atmosfer oluşturur. Bu atmosfere "günküre" denir ve aynı zamanda gezegenler arası ortam olarak bilinir. Güneş'in 11 yıllık çevrimi, sıkça meydana gelen Güneş parlamaları ve koronal kütle atımı, uzayda bir hava durumu oluşturarak günküreyi etkiler. Güneş'in dönen manyetik alanı, gezegenler arası ortamı etkileyerek Güneş Sistemi'ndeki en büyük yapı olan günküresel akım katmanını meydana getirir.
Dünya'nın manyetik alanı, atmosferini Güneş rüzgarı ile etkileşime girmekten korur. Diğer yandan, Venüs ve Mars'ın manyetik alanları olmadığı için Güneş rüzgarı, bu gezegenlerin atmosferinin uzaya doğru kaçmasına neden olur. Güneş rüzgarının Dünya'nın manyetik alanıyla etkileşime geçmesi, manyetik kutuplar yakınlarında gözlemlenen kutup ışıklarını oluşturur.
Kozmik ışınlar Güneş Sistemi dışından kaynaklanır ve günküre, Güneş Sistemi'ni kısmen korur. Ayrıca, gezegenlerin varsa manyetik alanları da koruma sağlar. Güneş'in manyetik alanının kuvveti ve kozmik ışınların yoğunluğu zaman içinde değişir, bu da Güneş Sistemi içindeki kozmik ışıma düzeyinde değişikliklere yol açar.
Gezegenlerarası ortamda en az iki farklı disk tipi kozmik toz bölgesi bulunur. İlk olarak, iç Güneş Sistemi'nde yer alan ve zodyak ışıklarına neden olan zodyak toz bulutu vardır. Bu bulut, büyük olasılıkla gezegenler arasındaki etkileşim sonucu asteroit kuşağında meydana gelen çarpışmaların bir sonucudur. İkinci olarak, 10 AB ile 40 AB arasında uzanan ve büyük olasılıkla Kuiper kuşağında meydana gelen benzer çarpışmaların sonucu olan bir diğer kozmik toz bölgesi bulunmaktadır.



İç Güneş Sistemi

İç Güneş Sistemi, Yer benzeri gezegenlerin ve asteroit kuşağının bulunduğu bölgeye verilen addır. Bu bölge, asıl olarak silikatlar ve metallerden oluşmakta olup, Güneş'e oldukça yakındır. Yarıçapı, Jüpiter ile Satürn arasındaki uzaklıktan daha küçüktür. Eskiden bu bölgeye "iç uzay" denmekteyken, asteroit kuşağının ötesindeki bölgeye "dış uzay" denilmekteydi.

İç Gezegenler

İç gezegenler, soldan sağa doğru sıralandığında Merkür, Venüs, Dünya ve Mars'tan oluşur. Bu gezegenler yoğun, kayaç bir yapıya sahiptirler ve doğal uyduları ya çok azdır ya da hiç yoktur. Gezegen halkaları bulunmaz, ancak yüksek ergime noktasına sahip minerallerle şekillenmişlerdir. Silikatlar katı taşküreyi ve yarı akışkan mantoyu, metaller ise çekirdekleri oluşturur. Venüs, Dünya ve Mars'ın atmosferleri vardır ve üzerlerinde kraterler, yanardağlar ve yarık vadiler gibi çeşitli yüzey şekilleri bulunur.

Merkür

Merkür, Güneş'e en yakın ve en küçük gezegendir. Doğal uydusu yoktur ve atmosferi oldukça azdır. Yüzeyindeki kırışıklık sırtları, oluşumunun erken evrelerindeki büzülme döneminden kalmıştır. Büyük bir demir çekirdeği ve ince bir mantosu bulunur, ancak oluşumu hala tam olarak açıklanamamıştır.

Venüs

Venüs, Dünya'ya boyut olarak yakın ancak daha kurak ve atmosferi yoğun olan bir gezegendir. Doğal uydusu yoktur ve yüzey sıcaklığı, atmosferdeki sera gazlarının etkisiyle 400 °C'nin üzerindedir. Venüs'ün atmosferi, volkanik patlamalarla yenilendiği düşünülen manyetik bir alan içermez.

Dünya

Dünya, iç gezegenler arasında en büyük ve yoğun olanıdır. Atmosferi diğer gezegenlerden farklıdır ve levha hareketleri gibi çeşitli jeolojik olayları barındırır. Ayrıca, yaşamın varlığı ve sıvı suküresi (hidrosfer) ile öne çıkar. Tek doğal uydusu Ay'dır.

Mars

Mars, Dünya ve Venüs'ten daha küçük bir gezegendir. Atmosferi çoğunlukla karbon dioksitten oluşur ve yüzeyi jeolojik etkinlik izleri taşır. Mars'ın iki küçük doğal uydusu vardır: Deimos ve Phobos.Deimos ve Phobos'un Mars'ın çekimine kapılmış olan asteroitler olduğu düşünülmektedir.

Asteroitler

Asteroitler, genellikle kaya ve uçucu olmayan minerallerden oluşan küçük gök cisimleridir. Ana asteroit kuşağı, Mars ile Jüpiter arasında yer alır ve Güneş'e 2,3 ile 3,3 astronomik birim uzaklıktadır. Asteroitlerin büyüklüğü birkaç yüz kilometreden mikroskobik boyutlara kadar değişir. Ceres, asteroit kuşağındaki en büyük gök cismini temsil eder ve cüce gezegen olarak sınıflandırılmıştır.

Asteroit Grupları
Asteroitler, yörünge özelliklerine göre gruplara ve ailelere ayrılır. Truvalı asteroitler, Jüpiter'in Lagrange noktalarında bulunurken, Hilda ailesi Jüpiter ile 2:3 yörüngesel rezonans içindedir. İç Güneş Sistemi'nde başıboş asteroitler de bulunabilir, ve bazen iç gezegenlerin yörüngeleriyle çakışabilirler.



Orta Güneş Sistemi

Orta Güneş Sistemi, Güneş etrafındaki bölgede yer alan gaz devleri ve gezegen boyutundaki uydularını içerir. Bu bölge, kısa dönemli kuyruklu yıldızları da içermektedir ve bazen "Dış Güneş Sistemi" olarak adlandırılır, ancak bu terim genellikle Neptün ötesindeki bölge için kullanılmaktadır. Orta Güneş Sistemi'nde bulunan katı gök cisimleri, İç Güneş Sistemi'ndeki kayalık üyelerden daha yüksek oranda buz içerir, bu buzlar genellikle su, amonyak ve metan içerir.
Dış gezegenler, yani Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün, Güneş Sistemi'ndeki toplam kütlenin %99'unu oluşturur. Jüpiter ve Satürn'ün atmosferleri genellikle hidrojen ve helyumdan oluşurken, Uranüs ve Neptün'ün atmosferlerinde su, amonyak ve metan "buzları" bulunur. Bazı gökbilimciler, Uranüs ve Neptün'ü "buz devleri" olarak sınıflandırmışlardır. Dört gezegenin de halkaları vardır, ancak sadece Satürn'ün halkaları Dünya'dan kolayca gözlemlenebilir.

  1. Jüpiter, en büyük gezegen olup, atmosferi hidrojen ve helyumdan oluşur. Altı doğal uydusuyla birlikte çeşitli özelliklere sahiptir.
  2. Satürn, geniş halkaları ile bilinir ve atmosferik içeriği Jüpiter'e benzer. Altı bilinen ve üç onaylanmamış doğal uydusu vardır.
  3. Uranüs, en hafif dış gezegen olup, eksenel eğikliği diğer gezegenlerden farklıdır. Yirmi yedi doğal uydusu bulunmaktadır.
  4. Neptün, Uranüs'ten biraz küçük ancak daha ağır ve yoğundur. On üç doğal uydusu arasında en büyüğü Triton'dur.



Kuyruklu yıldızlar, Güneş Sistemi'ndeki küçük gök cisimleridir ve genellikle uçucu buzlar içerir. Kuyruklu yıldızlar, dışmerkezli yörüngelere sahip olup, iç gezegenlerin yörüngelerine yakın günberiler ve Plüton'un ötesindeki günötelerde bulunur. Güneş'e yaklaştıklarında, buzları süblimleşerek koma adı verilen gaz ve tozdan oluşan uzun bir kuyruk oluştururlar.
Centaurlar, Jüpiter ile Neptün arasındaki bölgede yörüngede bulunan buzdan oluşan kuyruklu yıldız benzeri gök cisimleridir. En büyük centaur, 10199 Chariklo, 200 ile 250 km çapındadır. İlk keşfedilen centaur, 2060 Chiron, kuyruklu yıldız benzeri bir kuyruk oluşturması nedeniyle bu adı almıştır. Bazı gökbilimciler, centaurları içeri doğru saçılmış Kuiper kuşağı gök cisimleri olarak sınıflandırır.


Neptün'ün ötesindeki bölge, hâlâ büyük oranda keşfedilmemiş durumda. Bu bölge, genellikle Dış Güneş Sistemi olarak adlandırılır ve çoğunlukla kaya ve buzdan oluşan, Dünya'nın beşte biri kadar çapa ve Ay'dan daha küçük kütleye sahip çok sayıda küçük gezegencik içerir.
Kuiper kuşağı, Neptün'ün ötesinde ve Güneş'e 30 ile 50 astronomik birim (AB) uzaklıkta bulunan bir enkaz halkasıdır. Bu bölge, kısa periyotlu kuyruklu yıldızların doğduğu düşünülmektedir. Kuiper kuşağı, rezonant ve klasik olarak iki ana kategoriye ayrılabilir.
Rezonant kuşak, Neptün'ün yörüngesi ile bağlantılı gök cisimlerinden oluşur. Klasik kuşak ise Neptün ile rezonans hâlinde olmayan cisimleri içerir ve kabaca 39,4 AB ile 47,7 AB arasında konumlanır. Klasik Kuiper kuşağının ilk keşfedilen üyeleri, (15760) 1992 QB1 gibi cisimlerdir ve cubewano olarak adlandırılır.
Plüton, Kuiper kuşağının bilinen en büyük gök cismidir. 1930 yılında keşfedildiğinde Güneş Sistemi'nin dokuzuncu gezegeni olarak kabul edilmiş, ancak 2006 yılında gezegen tanımının değişmesiyle cüce gezegen olarak sınıflandırılmıştır. Plüton'un yörüngesi görece dış merkezlidir ve günberisi 29,7 AB, günötesi ise 49,5 AB'ye kadar uzanır.
Plüton'un en büyük uydusu Charon, gelecekte uydu sınıfında mı kalacak yoksa cüce gezegen olarak mı sınıflandırılacak konusunda belirsizlik bulunmaktadır. Plüton ve Charon, bir kütle merkezi etrafındaki yörüngede döner, bu nedenle Plüton-Charon bir ikili sistem oluşturur.
Seyrek disk, Kuiper kuşağı ile örtüşen ancak daha da dışarıya uzanan bir bölgedir. Bu diskteki gök cisimlerinin çoğunun Kuiper kuşağından geldiğine inanılır. Seyrek diskteki gök cisimlerinin yörüngeleri tutulum düzlemi ile oldukça eğimlidir ve hatta kimi zaman diktir. Bazı gökbilimciler, seyrek diski Kuiper kuşağının bir bölgesi olarak değerlendirir ve buradaki nesneleri "seyrek Kuiper kuşağı nesneleri" olarak adlandırır.
Eris, bilinen en büyük seyrek disk gök cismidir. Plüton'dan %5 daha büyük bir çapa sahip olan Eris, cüce gezegen olarak tanımlanması konusunda tartışmalara neden olmuştur. Eris'in tek doğal uydusu Dysnomia'dır. Günberisi 38,2 AB, günötesi ise 97,6 AB'dir.






Daha Uzak Bölgelere Yolculuk
Güneş Sistemi, Voyager uzay araçlarının heliosheath'e girişi ile ilgili bilinmeyen sınırlarıyla tanımlanır. Güneş rüzgarının etkisi ve Güneş'in kütleçekimi tarafından şekillenen dış sınırlar belirsizdir. Güneş rüzgarının, Plüton'un yörüngesinin dört katı kadar uzaklıkta, yıldızlararası ortama teslim olduğuna inanılmaktadır. Bununla birlikte, Güneş'in kütleçekim etkisinin, etkin menzilinin bin kat daha öteye uzandığı düşünülmektedir.
Gündurgun (Heliopause)
Güneş rüzgarının en fazla hızla Plüton'un yörüngesinin üç katı uzaklığa kadar ulaştığı günküre, çeşitli bölgelere ayrılır. Bu bölgenin sınırı, Güneş rüzgarının yıldızlararası ortamla etkileştiği ve rüzgarın yavaşlayıp yoğunlaşıp türbülanslı hale geldiği bir noktada oluşur. Bu oluşum, günkını olarak adlandırılan büyük oval bir yapıya neden olur ve bu yapı, yıldız rüzgarının yönünde 40 AB'ye kadar ve ters yönde daha fazla uzanabilir. Günkürenin dış sınırına gündurgun denir ve bu bölge, Güneş rüzgarının tamamen sona erdiği ve yıldızlararası uzayın başladığı noktadır.
Gündurgunun dış kenarının şekli, yıldızlararası ortamla etkileşimler ve Güneş'in manyetik alanının yönlendirdiği şekilde belirlenir. Örneğin, kuzey yarım kürede gündurgun, güney yarım küreye göre 9 AB daha uzanabilir. Gündurgunun ötesinde, Güneş'in Samanyolu içinde bıraktığı plazma dalgası bulunur.
Henüz hiçbir uzay aracı gündurgunun ötesine geçmediği için, yerel yıldızlararası uzayın koşulları tam olarak bilinmemektedir. Günkürenin Güneş Sistemi'ni kozmik ışınlardan nasıl koruduğu hala tam anlaşılamamıştır ve bu konuyu anlamak için günkürenin ötesine bir keşif görevi önerilmiştir.


Oort Bulutu
Oort bulutu, Güneş Sistemi'ni çevreleyen varsayımsal bir yapıdır ve bir trilyon kadar buzlu gök cismini içerir. Bu bulut, Güneş Sistemi'ni 50 AB'den çevreleyerek, yaklaşık 1 ışık yılı (50.000 AB'ye kadar) uzanabilir. Oort bulutu, dış gezegenlerle olan kütleçekimsel etkileşimler sonucunda atılmış gök cisimlerinden oluştuğuna inanılır. Bu gök cisimleri çok yavaş hareket eder ve çeşitli olaylardan etkilenebilir, örneğin çarpışmalar, geçen bir yıldızın kütleçekimsel etkileri veya galaktik gelgit.


Sedna ve İç Oort bulutu
90377 Sedna, büyük, Plüton benzeri kızılımsı bir gök cismidir. Mike Brown tarafından 2003 yılında keşfedilmiştir. Sedna'nın çok büyük bir ekliptik yörüngesi vardır; günberisi 76 AU'den başlar ve günötesi 928 AU'den geçer. Dönüşü 12.050 yıl sürer. Brown, Sedna'nın Neptün'ün dış hareketinden etkilenemeyecek kadar uzakta olduğunu belirtir, bu nedenle Sedna'nın Neptün'den uzaklaşmış bir gök cisimleri diski ya da Kuiper kuşağının bir parçası olamayacağını düşünmektedir. Ancak, 45 AU'lik günberisi, 415 AU'lik günötesi ve 3420 yıllık yörünge periyoduna sahip olan 2000 CR105 gök cismi ile birlikte, Sedna'nın ayrı bir sınıflandırmaya ait olabileceği düşünülmektedir.
Brown, bu yeni sınıflandırmayı "İç Oort Bulutu" olarak adlandırır. Sedna'nın Güneş'e yakın olmasına rağmen, Oort Bulutu'nun oluşumuna benzer bir süreçle meydana gelmiş olabileceği düşünülmektedir. İç Oort Bulutu, Sedna gibi uzak gök cisimlerini içeren bir bölgeyi ifade eder. Bu sınıflandırma, Güneş Sistemi'nin dış bölgelerindeki gök cisimlerinin çeşitliliğini anlamamıza yardımcı olur ve bu tür gök cisimlerinin nasıl oluştuğu ve evrimleştiği konusunda bilgi sağlar. 2000 CR105 gibi benzer özelliklere sahip diğer gök cisimleriyle birlikte, İç Oort Bulutu'nun dinamikleri hakkında daha fazla anlayışa sahip olmamıza katkı sağlar.


Sınırlar

Güneş Sistemi'nin çoğu hala bilinmemektedir. Güneş'in kütleçekim alanının, yaklaşık iki ışık yılı (125.000 AB) uzaklığa kadar olan çevredeki yıldızların kütleçekim kuvvetlerine baskın çıktığı tahmin edilmektedir. Ancak, Oort bulutunun dış kısmının 50.000 AB'nin ötesine geçemediği belirtilmiştir. Keşfe rağmen, Kuiper kuşağı ile Oort bulutu arasındaki on binlerce AB yarıçaplı alanın haritası hemen hemen çıkarılamamıştır.
Samanyolu İçindeki Yeri
Güneş Sistemi, Samanyolu gök adasında, 200 milyar civarında yıldız içeren ve yaklaşık 100.000 ışık yılı çapında olan bir alanda yer alır. Güneş, Orion kolu olarak bilinen dış spiral kollardan birinin içinde bulunur ve gök ada merkezinden yaklaşık 30.000 ışık yılı uzaklıktadır. Güneş Sistemi'nin gök adasal yılı, Güneş'in gök ada içindeki hareketini tamamladığı 225-250 milyon yılda bir tur atmasıyla belirlenir.
Güneş Sistemi'nin bu konumu, Dünya üzerinde yaşamın oluşmasında önemli bir faktör olabilir. Yörüngesi neredeyse dairesel ve spiral kollarla hemen hemen aynı hıza sahiptir, bu da Güneş Sistemi'nin potansiyel olarak tehlikeli süpernovaların daha yoğun olduğu bir bölgeden nadiren geçtiği anlamına gelir. Ayrıca, Güneş Sistemi gök ada merkezinin yıldızlarla dolu ortamından uzaktadır, bu da karmaşık yaşamın gelişimini etkileyebilecek faktörleri azaltabilir.


Yakın Çevre

Yerel Kabarcık

Güneş Sistemi'nin gök adadaki yakın çevresi, Yerel Yıldızlararası Bulut olarak bilinir ve Yerel Kabarcık içinde yaklaşık 30 ışık yılı genişliğinde yoğun bir bulut alanı oluşturur. Yerel Kabarcık, kum saati şeklinde ve yaklaşık 300 ışık yılı genişliğinde bir boşlukla karakterizedir ve bu boşluk, yakın geçmişte oluşmuş çeşitli süpernovaların etkisiyle yüksek sıcaklıkta plazma ile kaplanmıştır.
Güneş'in yıldızlararası uzayda izlediği yol üzerindeki konumu, Lyra takımyıldızının en parlak yıldızı olan Vega'nın mevcut konumuna yakın, Herkül takımyıldızıdır.
Güneş'e yaklaşık on ışık yılı uzaklıkta, nispeten sakin bir bölge bulunur. En yakınında bulunan üçlü yıldız sistemi Alpha Centauri'dir ve bu sistemde Güneş'e en yakın olanlar Alpha Centauri A ve Alpha Centauri B'dir. Aynı sistemde yer alan küçük kızıl cüce, Proxima Centauri veya bilinen diğer adıyla Alpha Centauri C, bu çift yıldıza 0,2 ışık yılı uzaklıktadır. Daha uzakta, 5,9 ışık yılı uzaklıktaki kızıl cüce Barnard Yıldızı, 7,8 ışık yılı uzaklıktaki kızıl cüce Wolf 359 ve 8,3 ışık yılı uzaklıktaki kızıl cüce Lalande 21185 yer alır. Güneş'e en yakın olan büyük yıldız, Sirius'dur ve 8,6 ışık yılı uzaklıktadır. Sirius'un yörüngesinde dönen beyaz cüce, Sirius B olarak bilinir ve bu sistem 8,6 ışık yılı uzaklıktadır. On ışık yılı içindeki diğer yıldız sistemleri arasında, 8,7 ışık yılı uzaklıktaki ikili kızıl cüce sistemi Luyten 726-8 ve 9,7 ışık yılı uzaklıktaki tekil kızıl cüce Ross 154 bulunur. Güneş'e benzer en yakın tekil yıldız, 11,9 ışık yılı uzakta bulunan Tau Ceti'dir. Kütlesi Güneş'in kütlesinin yüzde seksenidir, ancak parlaklığı yalnızca yüzde altmışı kadardır. Güneş'e en yakın gezegen sistemine sahip yıldız sistemi, 10,5 ışık yılı uzakta yer alan ve Güneş'ten daha az parlak ve daha çok kızıl olan Epsilon Eridani yıldız sistemidir. Varlığı kanıtlanan tek gezegeni Epsilon Eridani b'nin kütlesi kabaca Jüpiter'in 1,5 katıdır ve yıldızının çevresinde her 6,9 yılda bir tur atar.


Keşif ve Araştırma

Binlerce yıl boyunca, birkaç istisna dışında, insanoğlu Güneş Sistemi'nin varlığına inanmamıştı. Dünya, Evren'in merkezinde sabit olarak durduğuna inanılıyordu ve gökyüzündeki kutsal göksel nesnelerden farklı bir kategorideydi. Ancak Mikolaj Kopernik, Aryabhata ve Aristarchus gibi öncüler, kozmosun Güneş merkezli düzeni hakkında kuramlar geliştirmişlerdi. 17. yüzyılın kavramsal ilerlemeleri, Galileo Galilei, Johannes Kepler ve Isaac Newton'un liderliğinde, sadece Dünya'nın Güneş etrafında döndüğü fikrini değil, aynı zamanda diğer gezegenlerin de Dünya'nın uyduğu aynı fiziksel kurallara uyduğu düşüncesini de kabul ettirdi.
Teleskobik gözlemler, Güneş Sistemi'nin keşfinde önemli bir rol oynadı. Galileo Galilei, Ay'da kraterler, Güneş'te lekeler ve Jüpiter'in dört uydusunu keşfetti. Onu takip eden bilim insanları, Satürn'ün halkalarını, Jüpiter'in Büyük Kırmızı Leke'sini ve diğer gök cisimlerini inceledi. Ayrıca, Edmond Halley'nin kuyruklu yıldızın düzenli geri dönüşlerini fark etmesi, Güneş Sistemi'nin dışında da gök cisimlerinin varlığının bir kanıtı oldu.


Uzay araçları ve gözlemler, Güneş Sistemi'ni daha yakından incelemek için önemli araçlar sağladı. Voyager sondaları, dış gezegenlere yaptıkları turlarla büyük miktarda veri topladı. Mars'a ve diğer gezegenlere gönderilen sondalar, yüzey özelliklerini inceledi ve derinlemesine bilgi sağladı. Ayrıca, gezegen dışı gök cisimlerinin yüzeyine iniş yapan araçlar, bu cisimlerin fiziksel özelliklerini detaylı bir şekilde anlamamıza yardımcı oldu.


Uzay araştırmalarının geleceği, Kuiper kuşağı ve uzak gök cisimlerine yönelik daha fazla keşif, yeni uzay araçları ve derinlemesine gözlemlerle şekillenecektir. Güneş Sistemi dışındaki gezegen sistemlerinin keşfi ve yaşamın izlerini arama çabaları, gelecek yıllarda uzay araştırmalarının odak noktalarından biri olacaktır.

KAYNAKÇA


KAYNAK OLARAK KULLANDIĞIM VE GÖRSELLERİNİ PAYLAŞTIĞIM
https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCne%C5%9F_Sistemi
https://ssd.jpl.nasa.gov/
https://archive.org/details/sim_advances-in-space-research_2003-06_31_12/page/2562/mode/2up
https://planetarynames.wr.usgs.gov/Page/Planets#DwarfPlanets
https://web.archive.org/web/20060901124602/http://quake.stanford.edu/~wso/gifs/HCS.html
TEŞEKKÜRLER...

Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to SibelORMAN

5 Comments

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.