Tüm zamanların en iyi bilimkurgu filmlerinden bazıları

9kkE...y5Tv
9 Mar 2024
15

40. Zack Snyder's Justice League (2021)




Film, Justice League'in yönetmen koltuğuna oturmuş, ancak kızının ölümü sonucunda projeyi yarıda terk etme zorunda kalan Zack Snyder tarafından hazırlanan versiyonudur.

39. Godzilla vs. Kong (2021)




Godzilla vs Kong, canavarların dünyada dolaştığı, insanlığın gelecekleri için mücadele ettiği bir zamanda, doğanın en güçlü ikilisi olan Godzilla ve Kong, daha önce hiç görülmemiş bir savaşta çarpışmasını konu ediyor. Godzilla saldırılarına başlayıp, önüne çıkar her şeyi yerle bir ettiğinde, hükümet onu durdurmak için başka bir efsaneye yönelir; King Kong. İki canavar üstünlük için karşı karşıya geldiğinde, insanlık büyük bir tehlikenin ortasında kalır. Bu sırada bir komplo, hem iyi hem de kötü tüm yaratıkları sonsuza dek yeryüzünden silmekle tehdit eder.

38. Avengers: Infinity War (2018)




Avengers: Sonsuzluk Savaşı, dünyanın gördüğü en büyük tehdide karşı güçlerini birleştirmek zorunda olan kahramanların verdikleri mücadeleyi konu ediyor. Kaptan Amerika ve Iron Man'in arasında yaşanan olayların ardından bölünen kahramanlarımız, birbirlerinden uzaklara savrulurlar. Hepsi kendi yandaşlarıyla dünyayı korumaya çalışmaktadır. Ancak dünyanın kaderi bir kez daha tehlikeye girer. Sınırsız bir güç kaynağı olan sonsuzluk taşlarının peşine düşen Thanos, dünyanın gördüğü en büyük tehdittir. İnsanlığın kaderi bir kez daha, insanlık için savaşmaya ant içmiş kahramanlarımız elindedir. Hiçbir süper kahramanın tek başına yenemeyeceği büyüklükteki bu tehdit için ekipler birleşmeli ve tehdide tüm güçleriyle karşı koymalıdır...

37. Thor: Ragnarok (2017)




Thor serisinin 2017 yılında izleyiciyle buluşacak olan üçüncü filminde, yaklaşmakta olan Norse kıyametine tanık olacağız. Asgard'tan uzakta, evrenin öbür ucunda hapsolmuş olan Thor çıkış yolu bulamamaktadır. Üstelik güçlü çekici de yanında değildir ve Asgard bir yıkımın eşiğindedir. Ragnarok zamanı gelmiştir, eğer gerçekleşirse bütün Asgardlıları yok edecek olan yıkımın sorumlusu ise acımasız Hela'dır. Ancak Asgard'ı kurtarabilmek için öncelikle özgür kalmalı, bunun içinde karşısına eski müttefiki Hulk'ı çıkaran ölümcül bir yarışmayı kazanmalıdır... 
Craig Kyle ve Christopher Yost ikilisinin senaryosunu kaleme aldığı filmin başrollerinde bir kez daha Chris Hemsworth ve Tom Hiddleston bulunuyor.

36. The Flash (2022)




Bir bilim insanı olan Barry Allen, laboratuvarında çalıştığı sırada beklenmedik bir olayla karşı karşıya kalır. Fırtınalı bir gecede düşen yıldırım, Allen'ın kimyasallarını, kendisini ve malzemelerini korkunç bir şekilde çarpar. Barry tam bu esnada kimsenin hayal dahi edemeyeceği süper güçler kazanır. Artık inanılmaz hızlı bir şekilde hareket edebilmektedir. Kendi şehri olan Central City'nin suçlularının karşısında durabilecek bir süper kahramanı vardır.

35. Captain Marvel (2019)




Film, Carol Danvers'ın Captain Marvel'a dönüşümünden değil, Carol Danvers'ın Captain Marvel olarak dünyaya düşüşünden ilerliyor. Süper güçlere sahip, güzel bir kadın olarak dünyaya düşen Carol Danvers, gezegeni keşfettikçe kimi görüntüler hatırlamaya başlar. Geçmişte gezegenimizde yaşadığını ve burada bir hayatı olduğunu hatırlamaya başlayan genç kadının güvenebileceği tek kişi ise SHIELD çalışanı Nick Fury'dir. Geçmişini keşfettikçe kendine dair bilmediği yeni detayları keşfeden süper kahraman, bir yandan da şekil değiştiren düşmanları Skrull ırkı ile onu ölümden kurtararak kendileri gibi güçlü yapan erdemli Kree ırkı arasındaki savaşta önemli bir rol oynamaktadır. İki ırkın Dünya gezegeni üzerindeki savaşında bir taraf seçmek zorunda kalan Carol, bir süper kahraman olmanın gerçek anlamını keşfedecektir...

34. Yıldızlararası (2014)




Yıldızlararası'nda, teknik bilgisi ve becerisi yüksek olan Cooper, geniş mısır tarlalarında çiftçilik yaparak geçinmektedir; amacı iki çocuğuna güvenli bir hayat sunmaktır. Onlarla yaşayan Büyükbaba Donald çocuklara göz kulak olurken, henüz 10 yaşındaki kızı Murph şaşırtıcı bir zekaya sahiptir. Geçmişte bıraktığı bilim insanı kariyerini özleyen Cooper'un karşısına bir gün beklenmedik bir teklif çıkar ve ailesinin, dahası insanlığın güvenliği için zorlu bir karar alması gerekir...

33. Mad Max: Fury Road (2015)




Mad Max: Fury Road'da, zorlu geçmişi Mad Max’i hayatta kalmak için en iyi yolun yalnız olmak gerektiğine inandırmıştır. Yine de bir şekilde kendini Furiosa adlı liderlerinin peşinde çorak topraklardaki savaş ortamından, sürekli kaçarak hayatta kalmaya çalışan bir grubun arasında bulur. Yaşadıkları ortamı zalimce yöneten Immortan Joe’dan kaçmaktadırlar ve Joe kendisinden çalınan ve yeri doldurulamayacak derecede önemli kaybının peşindedir.

32. Galaksinin Koruyucuları (2014)




Galaksinin Koruyucuları, evrenin kontrolünü ele geçirmeye çalışanları durdurmaya çalışan bir grup suçlunun hikayesini konu ediyor. Kendisine Star-Lord lakabını takan maceracı Peter Quill, esrarengiz bir küreyi çalınca güçlü, hırslı ve ihtiraslı bir kötü adam olan Ronan'la başı derde girer. Ronan'ın tek amacı küreyi ele geçirmektir ve bu hayali tüm evreni tehdit altına alabilir. Quill, ondan kurtulmak isterken bir anda kendisini birbiriyle hiçbir ilgisi olmayan uyumsuz bir ekibin içerisinde bulur; tehlikeyi yok etmek isteyen Star-Lord, silahlı bir rakun olan Roket, Rakun’un yoldaşı olan ağaç kılıklı Groot, ölümcül yeşil kadın Gamora ve gözünü intikam hırsı bürümüş Yok Edici Drax ile işbirliği içerisine girer. Galaksinin Koruyucuları olarak anılan bu beşli, evren için gerçekten tehlike arz eden bu kürenin gücüne ve peşindeki düşmanlarına karşı ne yapacaktır?

31. Iron Man (2008)




Tony Stark, hem bir mühendislik dâhisi hem de tam bir playboydur. Kendi ülkesinde teknoloji harikası füzeler ve silahlar üretmektedir. Afganistan’da yeni bir füzeyi tanıtırken esir düşer ve yaralanır. Onu kaçıranlar, kendileri için bir füze yapmasını isterler. Tony ise bunun yerine zırhlı bir giysi yapar. Bunu yapmaktaki amacı zekasını kullanarak farklı bir kurtuluş yöntemini planlamaktır. Boş zamanlarını kadınlarına ayıran Tony’nin hayatı artık tamamen farklı bir şekle bürünmüştür. Onun bununla nasıl baş edeceği ise esas konudur.

30. Avatar (2009)




Bir hırsızlık olayında ağabeyi ölen yarı felçli Jake Sully, Pandora adındaki uzak bir gezegende misyonunun başına geçmeye karar verir. Bu yerde Na’vi adında giderek tükenmekte olan bir halk yaşamaktadır. Jake, kendilerine özgü bir lisanları, dünya görüşleri ve yaşam biçimleri olan halkın arasına karıştığında doğa ile de bütünleşir. Askeri bir şirket, söz konusu yeri ve oradaki kaynakları mercek altına almak üzere Avatar adında bir program meydana getirmiştir. Bu program insanları kısmen insan kısmen de Na’vi haline büründürerek misyon amaçlı Pandora’ya göndermektedir. Bu sisteme gönüllü dahil olan Botanist Dr Grace Augustine ve Jake Sully için başka bir yaşam var olacaktır. Sully, Pandora’ya geçtiği anda felçli bedeni değişime uğrayarak işlevsel hale gelmektedir. Bu sırada Na’vi halkından Prenses Neytiri ile karşı karşıya gelen Jake, ansızın bir farkındalık yaşar ve bir araştırma misyonu ile gönderildiği bu gezegeni, kendi dünyalısından korumaya karar verir.


29.Maymunlar Cehennemi: Başlangıç (2011)




San Francisco'da ve günümüzde geçen hikayede genetik mühendislerinin, maymunların beyinlerini geliştirmek için yaptıkları deneyler sonucunda maymunların insanlar üzerinde üstünlük kurmak için açtıkları savaş konu ediliyor.

28. Yok Oluş(2018)




Gerçekleşen anormal faaliyetlerden dolayı hükümet tarafından gizlice karantinaya alınan gizemli “Area X” bölgesi, on yıllardır kıtanın geri kalanından ayrıdır. Doğa, insan uygarlığının son izlerini de bölgeden silmiş durumdadır. İlk keşif gezisi, bozulmamış, cennet gibi bir doğanın süregeldiğini rapor etmektedir. Bölgeye giden 2. keşif grubu toplu intiharla, 3. keşif grubu dost ateşiyle, en sonuncu olan 11. keşif grubu ise kendilerinin bir gölgesi olarak geri dönmüş ve kısa süre sonra kanserden ölmüştür. 12. keşif grubunu oluşturan bir biyolog, bir antropolog, bir psikolog ve bir araştırmacı, kendilerini nelerin beklediğini bilmeden bölgeye giriş yapar. Görevleri araziyi haritalamak, örnek toplamak ve bütün gözlemlerini raporlamaktır. Akıl almayacak topografik anomalilere ve yeni yaşam biçimlerine şahit olan ekibin birbirlerinden sakladıkları sırların ortaya çıkması ise her şeyi değiştirecektir.


27. Jüpiter Yükseliyor (2015)



Öyle bir evren düşünün ki insanoğlu besin zincirinin en alt basamağını oluşturuyor. Hizmetçilik yapan sıradan genç bir kadın olan Jupiter Jones ise büyük bir suikastın hedefinde... Jupiter Jones dünyaya geldiğinde ileride sıra dışı olaylar yaşayacağına dair birçok işaret vardır. Aradan yıllar geçer ve artık genç bir kadındır. İnsanların evine temizlikçi olarak gider, ilişkileri ise genelde sorunlarla sona erer. Bir gün genetik mühendisliği ürünü eski asker Caine dünyaya iner; amacı ise Jupiter'i bulmaktır. Zira evrenin tek hakimi olan ölümsüz Kraliçe, çıkartılan genetik haritalara göre bu genç kadının kendi hükümdarlığının sonunu getireceğini düşünmektedir...


26. Edge of Tomorrow, 2014



Özet: Yakın gelecekte dünyayı ele geçiren Mimics adlı uzaylı birliği, birçok büyük şehri yok eder ve milyonlarca insanı ölümün eşiğinde bekletir. Dünyada hiçbir ordu, onların hızına, silahlarının gücüne ve de en önemlisi telepati yoluyla emir verme ve uygulama güçlerine ulaşamaz. Artık dünyadaki tüm ordular bu uzaylı sürüsüne karşı güçlerini birleştirmek durumundadır. Subay Bill Cage daha önce bu savaşlardan hiçbirine katılmamış tecrübesiz bir askerdir ve atıldığı yeni görevi onun için bir nevi intihar anlamına gelmektedir. Beklenen olur; Cage dakikalar içerisinde öldürülür... Fakat bu bir sonu değil, yeni bir başlangıcı doğurur. Cage, sıra dışı bir şekilde cehennem gibi bir günde uyanır, kendini kırılması zor bir döngünün içerisinde bulur. 


25. Galaxy Quest (1999)



"Star Trek olmadığı halde" en iyi Star Trek filmi olarak görülen Galaxy Quest, hem bilimkurgu türüne hayranlığı hem de bilimkurgu ile olan ilişkileri nedeniyle kariyerlerinde geri planda kalmış ikonik oyunculara yazılmış komik bir aşk mektubu. Tim Allen, Sigourney Weaver, Alan Rickman gibi isimlerin rol aldığı uzay keşfi Galaxy Quest, oyuncuların gerçeğe ulaşmak için uzayda savaşmak zorunda kaldığı ve bilgiç nerd'lerin soyut bilgileriyle günü kurtardığı kozmik bir sudan çıkmış balık senaryosu ile güldürüyor. Baştan sona tam bir şaheser.


24. WALL-E (2008) - Vol-i



Kayıp Balık Nemo'nun Andrew Stanton'ı, bu defa yüzyıllar sonra çöpe boğulmuş bir Dünya'yı temizlemekle görevli bir çöp-bot'un gözünden izlediğimiz keyifli ve çarpık yolculuk için derin denizden çıkıp uzayın derinliklerine yolculuk yapıyor.
Aşırılık ve kirliliğin sonuçlarına ilişkin hiciv içeren sosyal yorumla bezeli WALL-E, çöplükler arasında bir aşk hikayesi olmakla kalmıyor, bugüne kadarki en iyi Pixar filmlerinden de biri. Genelde sessiz, şakaya eğilimli bir kahramanın büyüleyici görseller ve duygusal olarak epeyce yüklü bir kıyametin ortasında aşkı bulduğu, insanlığın şişmanlamış külleri arasında yükselen yaratıcı bir koşturmaca. Eski sessiz filmlerin cazibesini hatırlatan ve yer yer diyaloglara da yer veren WALL-E, sergilenen israfın ardından iyimserliğe tutunmayı seçiyor.


23. Ex Machina (2014)



Alex Garland'ın samimi, yakın plan bilimkurgu gerilim filmi Ex Machina, CEO'sunun son eseri olan insansı bir robota (Alicia Vikander) Turing testi uygulamak için CEO'nun (Oscar Isaac) evine davet edilen sıradan bir programcıyı (Domhnall Gleeson) anlatıyor. Karşınızda sizi germek ve hazırlıksız yakalamak için tasarlanmış bir yapay zeka hikayesi duruyor.
Şık ve sert bir ağır ilerleyen bir gerilim filmi olan Ex Machina, türün küçük ölçekli bir film sayesinde nasıl ileriye doğru büyük bir adım atabileceğinin müthiş örneği. Bilimkurgu türü hem göz kamaştırıcı hem de zihin açıcı olabilir. Çoğu zaman, en yüksek sesle zihinlerimizde yankılanan düşünsel hikayelerdir. Ex Machina'nın teknolojinin yaratabileceği muhtemel dehşet hakkında çılgınca bir uyarı öyküsü olduğunu son ana dek fark edemeyeceksiniz.


22. Inception (2010) - Başlangıç



Christopher Nolan filmleri, Batman Begins ve The Dark Knight ile hayranlarının kalbini ve zihnini kazansa da 2010 yapımı Inception ile sektördeki yerini sağlamlaştırdı. Hollywood'un gişe rekorları kıran filmlerinin halen akıllı olabileceğini gösteren ve aynı zamanda görsel ve manevi açıdan gözlerimizi kamaştıran, akıllara durgunluk veren bir bilimkurgu şoku olan Inception, bilimkurgu olsun ya da olmasın, 21. yüzyılın en iyi filmlerinden bir tanesi.
Inception sadece bilimkurgu türüne uymakla kalmıyor; aynı zamanda bir suç filmi ve rüya sahnelerine de avangart bir bakış niteliğinde. Filmin merkezindeki Leonardo DiCaprio'nun canlandırdığı Dom Cobb, uyuyan bir hedefin zihninden bilgi çalınan kurumsal casusluk konusunda uzmanlaşmış, dul bir erkek. Cobb işinde ne kadar iyi olursa olsun, en büyük problemi rahmetli karısının (Marion Cotillard) hayalleri de dahil olmak üzere gördüğü rüyaları.
Joseph Gordon-Levitt, Elliot Page, Tom Hardy, Ken Watanabe ve Michael Cain gibi isimlerden oluşan harika bir oyuncu kadrosu, çarpıcı görsel efektler ve Hollywood'un en nadir ürünlerinden biri olan orijinal ve zekice bir senaryo ile Inception'ın bu listede yer alması hiç de zor olmadı. Tabii tüm bunlar bir rüyadan ibaret değilse.


21. Everything Everywhere All at Once (2022) - Her Şey Her Yerde Aynı Anda



"Başka bir hayatta yaşıyor olsaydım, seninle sadece çamaşır yıkayıp, vergi ödemeyi isterdim."
Bu listeye giren en güncel filmimiz En İyi Film ödülünü kazandı. A24 imzalı Everything Everywhere All at Once filminin çok evrenli çılgınlığı, yedi Oscar Ödülü'nü evine götürdü ki bu da bir arthouse film adına tarihte görülmüş en önemli başarılardan biri. Michelle Yeoh, kendi kocasının (Ke Huy Quan) boyut atlayan bir varyantıyla ve tüm varoluşu tehdit eden bir varlıkla savaşırken, kendi hayatının farklı dallara ayrılan kaderleriyle yüzleşen acılı bir çamaşırhane sahibini canlandırıyor. Çarpık mizahı, tekinsiz hayal gücü ve bıraktığı güçlü yürek sızısı ile hayranlarını memnun eden, hüzünlü bir festival.


20. RoboCop (1987)


"Sıra sende.. ucube."

Yönetmen Paul Verhoeven, 80'li yılların ikinci yarısında, ortaya sadece aşırı kan ve unutulmaz bir müzikle bütünleşmiş bir aksiyon klasiği çıkarmakla kalmadı, aynı zamanda yozlaşma ve açgözlülüğün alaycı bir bilimkurgu taşlamasını da yaptı. Detroit'in kasvetli, neredeyse tamamen kanunsuz bir geleceğe sahip olduğunu ve insanların büyük zarar gördüğünü resmeden RoboCop, yasal olarak ölmüş bir kişinin bir teknoloji şirketinin sibernetik malı haline geldiğinde neler olabileceğini ve bu kahramanın hem ruhunu hem de özgürlüğünü geri kazanmak için nasıl mücadele etmesi gerektiğini anlatıyor. RoboCop ayrıca Kurtwood Smith'in canlandırdığı Clarence Boddicker karakteriyle 80'lerin en iyi kötü adamlarından birine ve aslında Joker olmayan Joker'lere de sahip. Clarence ve ekibi o kadar aşağılık ki filmi izlerken yok edilmeleri için sabırsızlanıyorsunuz... ya da zehirli atıklara düşüp erisinler diye.


19. Back to the Future (1985) - Geleceğe Dönüş



Zaman yolculuğu teması, 1985 tarihli Geleceğe Dönüş'ten (Back to the Future) önce de görülmedik bir şey değildi ama Marty McFly ve Doc Brown işe dahil olana dek kimse DeLorean'ın arkasına bir akı kapasitörü yerleştirmeyi düşünmemişti. Aile dostu bilimkurgu klasiğinde, Michael J. Fox'un canlandırdığı Marty yanlışlıkla kendini 1955'e geri götürür. Eve dönmeden önce annesinin genç halinin romantik tekliflerini geri çevirmesi, anne ve babasının birbirlerine aşık olmalarını sağlaması ve kabadayı Biff'e karşı durması gerekiyor.
Zaman yolculuğu temasından çıkan komiklikler hiçbir zaman Marty McFly'ın yaşadıkları kadar keyifli olmamıştı. Film ayrıca zaman akışında giderek daha karmaşık sorunların ortaya çıktığı iki devam filmine ilham verdi. Seri bir bütün olarak pek çok bilimkurgu serisinden çok daha tutarlı bir şekilde eğlenceli olmayı başarırken, biz yine de orijinal filmi daha kıymetli buluyoruz.


18. Close Encounters of the Third Kind (1977) - Üçüncü Türden Yakınlaşmalar


"Eh, bu da bir şey."

Evet, evet öyle, Richard Dreyfuss. Dreyfus'un karakterinin Devil's Tower'ı, nam-ı diğer UFO-topia olması ve daha sonra yakın temasın gerçekleştiği yeri ziyaret etmesi, bu filmi listedeki korku örneklerinden farklı bir yere koyuyor. Uzaylılarla ilk temasın mucizesi ve ayrıcalığına eğilen birkaç filmden biri bu.
Spielberg'in uzaylı temalı ilk gişe rekortmeni filmi, yönetmenin olağanüstülüğü "gerçek" etkileşimlerle bir araya getirdiği ve sorunları olan işçi sınıfı bir ailenin bakış açısıyla temellendirdiği benzersiz tarz yarattı. Bu tarz yönetmenin E.T. ve 2005 yapımı War of the Worlds gibi filmlerde tekrar kullandığı bir anlayıştı. Dahası, filmin mesajı, çoğu filmin bize söylediğinin aksine tüm uzaylıların kötü niyetli olmadığı üzerineydi.
Spielberg'in yazdığı senaryoda, filmin etkileyici sunumu kadar iyi olamayan bazı sıkıntılarla karşılaşsak da genel olarak yapım, iyi bir bilimkurgunun patlamalar ya da uzaylıların insanları katletmesi gerektirmediğini bize hatırlattığı için listedeki yerini hak ediyor.


17. The Day the Earth Stood Still (1951) - Dünyanın Durduğu Gün



Keanu Reeves'in başrolünde olduğu 2008 tarihli yavan yeniden çevrimi bir kenara bırakın; bilimkurgu harikaları listesinde övgüyü hak eden yapım, Dünyanın Durduğu Gün'ün (The Day the Earth Stood Still) 1951 tarihli orijinal versiyonu oluyor. Neticede "Klaatu barada nikto" ifadesini popüler kültür sözlüğüne ekleyen filmden bahsediyoruz.
Dünyanın Durduğu Gün, sorgulayan bir zihnin bilimkurgu filmi olarak tasarlanmıştı. Destansı uzay savaşları ve şeytani imparatorluklar yerine, filmde Klaatu adında ziyaretçi bir uzaylı yer alıyordu. Klaatu Dünya'ya barışçıl ama ciddi bir uyarıyıda beraberinde getiriyor: İnsanlık eğer şiddet eğilimini yıldızlara da taşırsa, yok edilecek.
Film zamanında epey tartışma yaratmıştı. Bazıları, insanlık atom çağına girerken filmin sunduğu uyarıyıa burun kıvırdı. Diğerleri ise Klaatu'nun Hz. İsa'ya benzeyen özelliklerinden rahatsız oldu. Altmış yıl sonra tartışmalar azalmış olsa da taşıdığı mesaj her zamanki gibi güçlü ve güncelliğini koruyor.


16. Terminator 2: Judgment Day (1991) - Terminatör 2: Kıyamet Günü




Terminatör 2, bir devam filminin gelip de orijinalini her açıdan yerle bir ettiği filmlerden bir tanesi. Orijinal filmin devamında Skynet, John Connor'ı sonsuza dek yok etmek üzere gelişmiş, sıvı metal tabanlı bir Terminatör gönderiyor. Connor'ın tek umudu, bir zamanlar az kalsın annesini öldürmeyi başarmış makinenin yeniden programlanmış başka bir versiyonu olan T-800 oluyor.
T2 gerçekten de destansı aksiyon ve kovalamaca sahnelerine ev sahipliği yapıyor. Üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen, film çoğu günümüz aksiyon filmini utandırıyor. Ancak T2'nin bu noktayı hak etmesinin asıl sebebi hikayenin duygusal düzlemi ve düşündürten mesajı. James Cameron'ın filmi, geleceğin sabit olmadığı ve insanların istedikleri takdirde kaderlerini yeniden yazabilecekleri fikrini taşıyor. Soğuk bir makine bile sevmenin ve duyguları hissetmenin ne demek olduğunu öğrenebilir diyor.
Serinin diğer filmleri bu mesajları (belki de istemeden) ne kadar köreltmiş olursa olsun, Terminatör 2 serinin zirve noktası ve Cameron'ın kariyerinin kilometre taşı işlerinden biri olmaya devam ediyor.

15. Invasion of the Body Snatchers (1956)



Pod halkı dünyayı yönetmek istiyor! Aslında o kötü niyetli, pis Komünistler bunu istiyor ya da 1956'da Don Siegel'in bilimkurgu/korku türündeki Soğuk Savaş uyarısı niteliğindeki Invasion of the Bondy Snatchers, Kızıllar'dan korkan Amerikalıların ödünü bu mesajı versin diye patlatmıştı.
Filmde Kevin McCarthy, küçük bir kasabada sessiz bir salgın olduğunu keşfeden doktor Miles Bennell'ı canlandırıyor. Hastalarının çoğu sevdiklerinin yerine bir kopyasının geçtiğine inanıyor. Elbette sonunda bu sahtekarların uzaydan gelen Pod halkı olduğu, misyonlarının daha yüksek yaşam formlarını (yani insanlığı) yok etmek olduğunu ve düşmanlarımızın bir tür uzaylı bitki olduğunu öğreniyoruz. Senaryo epeyce ürkütücü, çünkü düşman karınız, patronunuz, çocuğunuz... herhangi biri olabilir.
Film unutulmaz bir finale doğru ilerlerken yönetmen Siegel, panik içindeki McCarthy'nin doğrudan kameraya bakarak Kızıllar... yani uzaylılar hakkındaki uyarıları haykırmasını ister:
"Çoktan geldiler! Sırada siz varsınız!"
Komik olan şu ki, filmin başarısının ardından film yapımcıları filmin bir bilimkurgu korku gösterisinden başka bir şey olmadığını, propaganda amacı taşımadığını söylediler. Ama durumun ne olduğu ortada.


14. Star Trek II: The Wrath of Khan (1982) - Uzay Yolu II: Han’ın Gazabı



Trek filmlerinin en iyisi kabul ettiğimiz The Wrath of Khan, serinin en ağır temalarından olan "ölümün kaçınılmazlığına rağmen genç hissetmek için uzayın keşfi"ne odaklanan fikirlerle dolu.
Filmin konusu, ölümlülüğün William Shatner'ın canlandırdığı Amiral Kirk üzerindeki etkilerine odaklanıyor. Kirk, kazananı olmayan hikayelere inanmayan, ancak 15 yıldır görmediği bir adamın fazer silahıyla "KHAAAAAAAN!" diye bağırarak gelişiyle bu fikrinin bedelini ödüyor. Bir bilimkurgu dizisinden uyarlanan bir filme göre gereğinden daha fazla alt metin ve duyguya sahip bu yapım. Ama Trek II'nin dehası da burada ortaya çıkıyor. Türünün gerektirdiklerinin ötesine geçerek harika bir hikaye ve harika bir film sunuyor.
Eğer Kirk ve Spock'ın camın ardındaki son anları sizi Pixar filmlerinde döktüğünüz gözyaşlarına boğmuyorsa, kalp yerine bir Ceti yılanbalığı taşıyorsunuz demektir.


13. Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004) - Sil Baştan



Michel Gondry'nin yönettiği ve Charlie Kaufman'ın senaryosunu yazdığı Eternal Sunshine of the Spotless Mind, romantik bir ilişki yaşamış hemen herkeste karşılık bulacak şekilde tasarlanmış, aşk ve saplantı üzerine bir bilimkurgu. Jim Carrey'nin her zamanki çılgın tarzının dışında rol yaptığı nadir örneklerden de biri. Ayrıldığı eski kız arkadaşının (Kate Winslet) onunla ilgili tüm anılarını zihninden silmek için deneysel bir prosedüre tabi olduğunu öğrenen umutsuz bir adam. Sam tedaviye girmeye karar verdiğinde her şey tuhaf bir işlemle zihninden tamamen siliniyor. İki karakter de kaderin rehberliğinde, birbirini tanımayan iki yabancı olarak yine bir araya gelmenin bir yolunu buluyor. Everything Everywhere All at Once'ın bilimkurgu, gerçeküstücülük ve duygusallık karışımıyla izleyenleri büyülemesinden neredeyse yirmi yıl önce, Eternal Sunshine parlak zihin cimnastiği yaptıran teması ve çarpıcı narinliği ile insanları şaşkına çevirmişti.


12. E.T. the Extra-Terrestrial (1982)



1982 yılında Spielberg'in E.T. yani the Extra-Terrestrial filmi, izleyicilere benzersiz bir duygusal yolculuk sunarak gişe rekorları kırmıştı.
Bu film adeta Spielberg'in ders kitabı niteliğinde. Bekar annesi ve kardeşleriyle yaşayan yalnız bir çocuk olan Henry Thomas'ın canlandırdığı Elliott, E.T. adını verdiği sevimli bir uzaylı yaratıkla karşılaştığında, hayatına çizeceği bir yön ve anlam buluyor. Dünya'da mahsur kalan ve evi ile iletişim kurmaya çalışan E.T., Elliott ile sinemanın en iyi ikililerine rakip olacak kadar sağlam bir bağ kuruyor.
Animatronik uzaylımız benzersiz ve ikna ediciyken, çoğunlukla genç oyunculardan oluşan kadronun performansları da mükemmeldi. Hepsinden önemlisi, filmin çocuk olmanın gizemli yanlarını keşfi düşünceli, hassas ve aynı zamanda eğlenceliydi. Biraz da üzücüydü ama tabii ki olumlu anlamda.


11. Aliens (1986) - Yaratık 2



James Cameron'ın Ridley Scott imzalı Alien'ın devam filmi Aliens, o kadar çok muhteşem şeyle dolu ki, bu kadar başarılı bir film olmasının sebeplerini anlatmak biraz zor.
Aliens, yıllar sonra Ellen Ripley'in hikayesini devam ettirirken, xenomorph'un biyolojik döngüsüne yeni bir katman ekliyor. Üstelik de bir Alien Queen ve beyaz perdenin en iyi ve en korkunç kötü adamlarından birini bizlerle tanıştırıyor. Hit devam filmi, bu kadar yetenekli olmayan bir zanaatkâr yönetseydi yıpranabilecek bir hikâyeye sahipken, tam ayarında karakter gelişimi, korku ve aksiyonu da bünyesine sığdırabiliyor.
Ripley, uzaylıyla ilk karşılaştığı gezegen olan LV-426'ya geri dönüyor. Buranın artık aileler ve işçilerden oluşan bir koloniye ev sahipliği yaptığını öğreniyor. Bu koloni, "uzayda yeterince yüksek sesle ölürseniz herkesin çığlıklarınızı duyabileceğini" kanıtlarcasına xenomorph'lar için yemek zilini çalıyor. Kahramanımız yüzeye gönderilen seçkin bir Koloni piyade grubuna katılarak kısa sürede ne alev silahlarının ne de makineli tüfeklerin asit ve balçık fışkırtan yaratıklarla boy ölçüşemeyeceğini anlıyor. Cameron'ın Ripley ve onun evlatlık olacak kızı Newt'ü filmin duygusal çekirdeğine çevirme kararı, etraflarında yükselen tehditleri daha da gerçekçi kılarak bizi koltuklarımızın ucuna kadar getiriyor.


10. Forbidden Planet (1956) - Yasak Gezegen



Bilimkurgunuzun yanında biraz da Shakespeare ister misiniz? 1956 tarihli trend belirleyen film tam da böyle. Şairin, The Tempest eseri izole bir adadan izole bir gezegene taşınmış. Adete orijinal sahne oyunundan uyarlanmış gibi. Üstelik Robot Robby'nin daha büyük bir rolü de var.
Genellikle 1950'lerin bilimkurgu filmlerinin ucuz ya da B sınıfı filmler olduğunu düşünürüz ama Forbidden Planet öyle değil. Bugün halen iş görür kalitede muhteşem görsel efektlere sahip. Görkemli renkler ve CinemaScope ile çekilmiş, büyük bütçeli bir hikaye olan yapım, adeta Sistine Şapeli'nden eski bir fresk gibi. Hem garip bir eskiliğe sahip ve ve bu zamana ait değil hem de inkar edilemeyecek kadar güzel ve büyüleyici. Ayrıca robotlar, ah o robotlar.
Leslie Nielsen, pek çok açıdan Star Trek senaryosunun farklı bir sürümüne benzeyen hikayede bir tür proto-Kaptan Kirk olan Dünya gemisi C-57D'nin komutanını canlandırıyordu. Gene Roddenberry ise Star Trek serinin başarısının ardından bu filme borçlu olduklarını açıklamıştı. Altair IV gezegeninde sadece gizemli Dr. Morbius (Walter Pidgeon) ve kızı Altaira'yı (Anne Francis) bulan Nielsen'in karakteri sonunda bu dünyanın bir sakini daha olduğunu öğreniyor: İd'den Gelen Canavar'ın ta kendisini!


9. The Thing (1982) - Şey



Özümsediği her canlının şeklini alabilen bir uzaylı, Antarktika'daki bir araştırma üssüne sızar ve kısa süre içinde orada çalışan 12 kişilik ekibin boğazlarına kadar katliama, şüpheye ve paranoyaya boğulmasını sağlar. John Carpenter'ın en iyi filmi, korku ve bilimkurgu türlerinin tam ortasındaki yerini alıyor.
Alien ve Invasion of the Body Snatchers karışımı bir bilimkurgu filmi olan yapım, tıpkı uyarlandığı romanda olduğu gibi "Who Goes There?" sorusunu sormayı başarıyor ve The Thing'in, insanlıklarını sınadığı karakterlerin gerçek yüzlerini göstermeye zorluyor. Gerilim tırmanırken Kurt Russell da ekip lideri MacReady rolünde en iyi performanslarından birini sergiliyor.
Pratik özel efektler düşündüğünüzden daha iyi görünürken, bir kurbanın kafası yanan cesedinden sıyrılıp örümcek yürüyüşü yapıp uzaklaştığında şok olacağınızın garantisini verebiliriz. Eğer bu filmi izlemediyseniz, hemen eksiğinizi kapatın deriz.


8. Planet of the Apes (1968) - Maymunlar Cehennemi



Dört devam filmi, iki reboot film, bir TV dizisi, bir çizgi film, çizgi romanlar, oyuncaklar ve hayal edebileceğiniz her türlü pazarlama ürününün ortaya çıkmasını sağlayan 1968 yapımı orijinal Maymunlar Cehennemi (Planet of the Apes) sadece harika bir bilimkurgu filmi değil, ayrıca Hollywood'dan çıkan ilk tür serilerinden biri.
İnanılmaz bir mizantrop (insan düşmanı) olan George Taylor (Charlton Heston), 1972'nin lanet hippileriden de uzaklaşsın diye uzaya gidiyor ve uyandığında kendini 40. yüzyılın lanet olası maymunların arasında buluyor. Filmin maymun makyajı ve konseptleri bugünün standartlarına göre eskimiş gelebilir ama tasarımlar o zamanın en son teknoloji ürünüydü. Maymunların insanlardan evrimleştiği bir film nasıl olur?
Cevabı kolay: İlk film orijinal serinin en cilalı, en gösterişli ve en görkemli filmiyken, devam filmlerinin hepsi de genel konsepte değer katmış, asla ilk filmin parıltılı şöhretine sırtını dayamamış, bunun yerine orijinal filmin fikirlerini ilerletmiş ve genişletmişti. Ancak 1968 tarihli film, dünyayı altüst eden sosyal eleştirileri ve bilim, din ve tarih hakkındaki "Büyük Fikirleri" ile her şeyin başladığı noktayı temsil ediyor. Her şeyin tekrar, tekrar ve tekrar başlayacağı yeri...


7. Metropolis (1927)



Dünyanın dört bir yanındaki yapımcılar 1920'lerde hala sinemanın karmaşıklığını çözmekle uğraşıyordu. Fritz Lang gibi vizyoner bir yönetmenin, filmlerin hikaye anlatımında ulaşabileceği yüksekliği kanıtlaması gerekiyordu.
Metropolis yalnızca harika bir bilimkurgu filmi değil, sessiz dönemin en iyi filmlerinden biri. Film, sınıf savaşıyla bölünmüş geleceğin toplumunu sunuyor: zengin seçkinler yukarıda yükselen gökdelenlerde yaşarken, alt tabakadan işçiler aşağıda çalışıyor. Alman Dışavurumculuk akımının bir sonucu olan Metropolis, etkileyici bir görsel tasarım ve efekt çalışmasına sahip.
Sinemacıları etkilemeye devam eden film, beyazperdede ve diğer alanlarda sayısız başka bilimkurgu projesine ilham kaynağı oldu. Filmin daha uzun bir kurgusu da 2008 yılında Arjantin'de ortaya çıktı. Görünen o ki Metropolis yaşlandıkça gerçekten daha iyi ve daha güncel hale gelen nadir filmlerden bir tanesi.


6. Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back (1980) - Yıldız Savaşları: İmparator



The Empire Strikes Back, çığır açan öncülünün "dertlerden uzaklaş" anlayışını alıp, George Lucas'ın çok çok uzaklardaki galaksisine gerçek bir derinlik kazandıran yetişkin duyarlılığını ve tematik öğeleri eklemişti. Yönetmen Irvin Kershner'in filmini tanımlarken "karanlık" ve "şık" terimlerini kullanmaktan çekinilse de yapım yine de Star Wars filmleri arasında en karanlık ve en şık üyesi.
Han Solo'nun belirsiz kaderi, Luke'un babasıyla ilgili korkunç sırrı, Lando'nun ihaneti, Asilerin Hoth'taki yenilgisi... bunların hepsi o zamanlar izleyicisini sarsmış ve bazı açılardan hala sarsabilen anlardı. Return of the Jedi'ın yumuşayan havası Empire'ın bu sağlam duruşundan çok şey götürse de bu gerçek değişmedi. Ama bu da başka bir listenin konusu.


5. The Matrix (1999)



Yaratıcı ve sınırları zorlayan Wachowskiler'in Matrix'i, dünyanın her bir köşesinden bilimkurgu severin hayal güçlerini ele geçirirken, onlara daha önce görmedikleri bir film türü sundu. Her ne kadar bu seri hiçbir zaman başlangıçta herkesin övgüyle söylediği gibi "yeni Star Wars" haline gelememiş olsa da, üçlemenin ilk filmi halen vahşi ve nihilist bir şaheser.
Keanu Reeves'in başrolünde olduğu hikaye her türlü felsefi soruyla doluydu. Gerçeklik nedir? Etrafımızdaki dünya bir illüzyon mu? En güçlü kung fu'yu kim yapıyor? Film, ortalama bir aksiyon filminden daha zeki ve düşünmeye zorlayan bir film olmak isterken, bir yandan da sağlam koreografili mermi şovu ve dövüş sanatları çeşnisine dönüşmekten de çekinmiyordu. Matrix'in ağır çekim dövüş anları, nice yapıma ilham verse de hiçbiri, hatta Matrix'in devam filmleri bile orijinalinin gücüne ulaşamadı.


4. Alien (1979) - Yaratık



"Uzayda Kimse Çığlığınızı Duyamaz" sloganı Alien film serisini tanımlayan cümle olmuştu. Ridley Scott'ın filmi, emir subayı Ripley'i asitle dolu xenomorph'la ilk kez karşı karşıya getirmiş ve Alien yüzeyde bir tür "evinize giren canavar" filmiyken, buradaki ev bir uzay gemisi ve canavar da yumurta bırakan ve insanların göğüslerini kapı niyetine kullanan bir yaratıktı.
Filmin eğlenceli kısmı, içerdiği bilim kurgunun Star Trek ve Star Wars'tan daha az ve daha cesur olmasıydı. Bu da korku sahnelerini anlık ve daha gerçek hale getiriyordu. Bu filmde gemiler Atılgan'dan çok petrol tünellerine benzediği bir gelecekte geçiyor. İlk "uzayda canavar" temalı filmin ortasına mavi yakalı bir mürettebat koyan yapım, Hollywood'un o zamandan beri pek de tutarsız örneklerle sağdığı türe yeni bir alt küme yaratmıştı.
Alien hem yönetmeninin hem de başroldeki kadının kariyerlerini değiştirdi. Gelmiş geçmiş en iyi film canavarlarından birine dönüştü. Biz ileyicilere de başarılı hikaye anlatımı yeni ve farklı konseptlerle birleştirdiğinde, türün ne kadar harika örnekler sunabileceğini hatırlattı.


3. Star Wars: Episode IV - A New Hope (1977) - Yıldız Savaşları



Evet, Empire filminde AT-AT savaşları, Boba Fett ve ikonik "Ben senin babanım" repliği var. Ancak saf bilim kurgu aksiyonu ve macerası istiyorsanız orijinal Star Wars'u geçebilecek bir yapım yok.
A New Hope, kaçan Asi gemisini takip eden Star Destroyer'ın açılış çekiminden, Luke Skywalker ve Han Solo'nun galaktik kahramanlar olarak taçlandırıldığı son törene kadar izleyicileri büyülemişti. Bu sahneler arasında bir bilimkurgu/fantezi hayranının hayal edebileceği her şeyi görmüştük: daha büyük dünyalara giden mütevazı kahramanlar, çapkın alçaklar, dara düşmüş prensesler, tuhaf uzaylılar ve gezegenlerin kaderini değiştiren epik uzay savaşları.
George Lucas, A New Hope ile 20. yüzyılın başlarındaki klasik macera dizilerindeki değerli öğeleri alıp modern bir süslemeyle tazeledi. Star Wars filmleri arasında en karmaşık ya da yoğun bölüm değil ancak tek kelimeyle bir insanın bir film izlerken umabileceği en saf eğlence.


2. Blade Runner (1982) - Bıçak Sırtı



İnsanların Tanrı rolü oynamasına izin veren bir bilim üzerinde şekillenmiş bir gelecek. Yaratımları mı? İnsandan daha insan olan, köle gibi çalıştırılan ve son kullanma tarihi en baştan belirli olarak doğan bir yapay zeka. Bu hain Replicant'lardan oluşan grubu alt etmek Deckard adında eski bir polise, eski bir Blade Runner'a düşüyor. Ridley Scott'ın başyapıtının sunduğu yalın şema bundan ibaret. Bu temel kavramın etrafında, büyük bilimkurguları var eden ahlaki ve etik temalar da yer alıyor ki bu temaları işlemek hiç de kolay değil. Ekranda bu hikayeyi dramatik bir şekilde uygulamak daha da zor.
Philip K. Dick'in eserini, Deckard'ın avını yakalamasından daha fazlasını anlatmaya çalışan bir dedektiflik hikayesi inşa etmek için kullanan Scott, bu hikayeyi nasıl anlatacağını iyi biliyor. Siz de bunu her çekimde, kurgu ve müziğin her aşamasında hissediyorsunuz. Scott ve yapım ekibi, neon ışıklar ve sürekli yağmur yağan gökyüzünü delip geçen gökdelenler üzerine kurulu bir geleceğin Los Angeles'ını yaratıyor. Blade Runner tepeden tırnağa bir film-noir bilimkurgusu. Tıpkı kahramanının emekliye ayırmak zorunda kaldığı androidler kadar benzersiz ve canlı bir film. Yapımın görsel hikaye anlatımı üzerindeki etkisinden bahsetmemek olmaz.
Blade Runner aynı zamanda türün bir klasiği ve kazanılmış bir zafer çünkü her izleyişte farklı bir tecrübe sunuyor. Her izleyişte yeni bir ayrıntı fark edecek ya da oradaki bir diyalogda farklı bir alt metin yakalayacaksınız. Filmin mesajını anladığınızı düşünseniz de sonra sadece hikayenin yüzeyini gördüğünüzü anlayacaksınız. Devam filmi olan Blade Runner 2049'un bu listeye girmesi için birkaç yıl daha geçmesi gerekebilir ama Denis Villeneuve'ün 35 yıl sonra gelen devam filmi de orijinalini ustalıkla genişletmiş görsel bir şölen.


1. 2001: A Space Odyssey (1968) - 2001: Uzay Macerası



Stanley Kubrick'in uzay araştırmaları türüne 1968'de eklediği epik varoluşçu arthouse filmi gerçek bir "hikâye" açısından zayıf olabilir, ancak hipnotize eden ihtişamı ile yeterince etkileyici. Ayrıca 20. yüzyılın en önemli sanatsal eserlerinden biri olarak halen dimdik ayakta duruyor.
Maymunlar, Heywood Floyd'un Ay görevi, Discovery One'ın Jüpiter uçuşu ve LSD finali ile dört ana bölüme ayrılan filmin konusu özetle, astronotların bulduğu uzaylı bir monolit ve bunun üçüncü türle ve ötesi ile iletişim kurması şeklinde. Ayrıca insanın maymundan başka bir şeye evrimini de anlatıyor.

Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to The Feilans

0 Comments

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.