Nobel Ödülü alan ilk Türk bilim insanı: Aziz Sancar

AqxB...ce4w
1 Feb 2024
151


Mardin ili Savur İlçesinde 8 Eylül 1946’da doğmuş olan Aziz Sancar, kendi ifadeleriyle Atatürk’e adeta tapan bir anne ile hayatta gördüğü en çalışkan adam olan bir babanın sekiz çocuğundan yedincisidir. Orta halli çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Aziz Sancar’ın üzerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün, annesinin, babasının ve büyük ağabeyi Kenan’ın büyük etkisi olmuştur. Okula başlamadan önce ağabeyinin kendisine okuma-yazmayı öğrettiğini, ayrıca çalışkanlığı ve mükemmeli hedeflemeyi öğrettiğini söyler.
İlköğrenimini Savur’da, liseyi ise Mardin’de tamamlayan Sancar, hep sınıf birincisi olmuştur. Ancak okuldaki başarılarının yanı sıra gençlik yıllarında futbola da ilgisi olmuş ve amatör takımlarda (Mardin Mezopotamya Spor ve Savur Spor) kalecilik yapmıştır. Bu konuda da oldukça başarılı olan Aziz Sancar, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından 18 yaş altı milli takım seçmelerine davet edilmiş ancak o, boy ve kilosunun uygun olmadığını düşündüğü için seçmelere katılmamıştır.


Aziz Sancar’ın ilk meslek hedefi de lise yıllarında belirmiştir. Lise kimya öğretmeni sayesinde kimyacı olmaya karar vermiştir. Ancak arkadaşlarının ısrarı sonucu Tıp Fakültesi sınavlarına da giren Sancar, buradan da kabul almıştır. Arkadaşları tarafından ikna edilen Sancar, 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrenciliğine başlamıştır.
İstanbul’daki öğrencilik yıllarında “az gelişmiş Güneydoğu’dan gelen bir öğrencinin de başarılı olabileceğini” kanıtlama isteği ile hareket eden Sancar, okulu dışında pek birşey şey ile ilgilenmez. İlgilendiği tek alan, Türkiye’de sağ-sol mücadelesinin güçlendiği o dönemin koşullarında Türk milliyetçiliği olmuştur.
Mezuniyetinden sonra hekimlik yapmak yerine yerine temel bilimler alanında araştırmacı olma fikri de Aziz Sancar’a üniversite eğitimi yıllarında yerleşir. Lise döneminde zaten kimyaya ilgi duymuş, üniversitede de biyokimya hocası Mutahhar Yenson aracılığıyla ilgisi biyokimyaya yönelmişti. Üniversite yıllarında onu derinden etkileyen bir diğer hocası da alanında uluslararası üne sahip Muzaffer Aksoy olmuştu. Aziz Sancar, Nobel Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmada teşekkür ettiği isimlerden biri olan Muzaffer Aksoy ile bu yıllarda ortak araştırmalar yapmıştı ve araştırma yöntemini de bu hocasından öğrendiğinden söz etmekteydi.  
Tıp Fakültesini de birincilikle bitiren Aziz Sancar, hemen araştırmaya yönelmek istemişse de ona iki yıl hekimlik yapmasının gerekli olduğu söylenmişti. Bunun üzerine Aziz Sancar memleketine dönmüş ve burada hekimliğe başlamıştı.


Hekimlik yaptığı dönemde hastalarıyla daha sağlıklı iletişim kurabilmek için Kürtçe öğrenmeye başlamış, ayrıca maaşıyla da hastalarına ilaç tedarik etmiş, çocuklara oyuncaklar almıştı. Ancak bu dönemde de araştırma isteğini yitirmemiş, bir yandan ilk araştırma makalesini buradayken Türk Tıp Cemiyeti Mecmuası’nda yayımlamış, öte yandan da burs başvurularında bulunmuştu. 1971 yılında ise TÜBİTAK aracılığıyla NATO bursu almış ve ABD’ye Johns Hopkins Üniversitesi Biyokimya Bölümü’ne gitmişti. Ancak bu ilk yurtdışı deneyiminde çeşitli sorunlar yaşamış ve Haziran 1972’de Türkiye’ye, memleketine dönmüştür. 
Bir süre Türkiye’de kaldıktan sonra tekrar yurtdışına gitmek istemiş, ancak TÜBİTAK yetkilileri bu sefer İngiltere’ye gitmesini söylemişlerdir. Aziz Sancar bunun üzerine İngiltere’ye gitmiş ancak hem buradaki bilimsel araştırmaların ABD’ye kıyasla daha geri düzeyde olması hem de onun DNA’da hasarları onaran fotoliyaz enzimi ile ilgili çalışmak istemesinden dolayı buradaki ikameti kısa sürmüştür. O, istediği araştırmaları yapmak üzere ABD’ye ikinci kez gitmiştir. Fakat bu tercihi bursunun kesilmesine neden olmuştur.


1973 yılında cebinde az bir parayla ABD’ye gitmiş ve fotoliyaz enzimini keşfeden bilim insanı olan Dr. Claud S. Rupert’e başvurmuştur. 1974 yılında ise Texas Dallas Üniversitesi’nde Dr. Rupert’in laboratuvarında fotoliyaz ile ilgili araştırmalarına başlamıştır. Ancak bu dönemde kendisine mali açıdan destek verilmediğinden zor koşullar altında çalışmalarını sürdürmek zorunda kalmıştır. Ancak bir süre sonra Dr. Rupert, Aziz Sancar’a, normal koşullarda yaşaması için gerekli imkânları sağlayacaktır.
Aziz Sancar’ın kendisini bilim dünyasına kanıtladığı ilk çalışmalar burada gerçekleşmiştir. Fotoliyaz enzimi ile ilgili çalışmaların başarıyla yapılabilmesi için öncelikle bu enzimin yüksek miktarlarda ve saflıkta elde edilmesi gerekiyordu. Sancar ise bunu kendi geliştirdiği gen kopyalama yöntemiyle başaracaktır.


Hocasıyla beraber fotoliyaz enzimi araştırmalarını sürdüren Aziz Sancar, buradaki çalışmalarıyla 1977 yılında doktorasını tamamlamış ve kariyerinin ikinci araştırma makalesini de hocasıyla ortak bir şekilde Nature dergisinde 1978 yılında yayımlamıştır.
Doktorasını bitirdikten sonra hocası Dr. Rupert’in de tavsiyesi başka DNA onarım mekanizmaları üzerine çalışmak amacıyla başka üniversitelere başvurmuştur. Başvurduğu birkaç üniversiteden red almış, ancak daha sonra hocasının tavsiye mektubunun da etkisiyle Yale Üniversitesi’nde Dr. Dekan Rupp’un laboratuvarında çalışmak üzere gitmiştir. Ancak burada her ne kadar doktora sonrası araştırmalar yapacak olsa da teknisyen kadrosunda bulunacaktı.
1977 yılında Yale Üniversitesi’nde araştırmalarına başlayan Aziz Sancar, burada da önemli çalışmalara imza atmıştır. Bunlardan birincisi adını “Maxicell” ya da “Maksihücre” olarak koyduğu ve bu isimle literatüre de geçen yöntemin keşfiydi. Bu, Dallas’taki çalışmaları sırasında, kopyalanmış genleri tespit etmeye yönelik başladığı bir çalışmaydı. Yale Üniversitesi’nde, Dr. Rupp’un da katkısıyla Maksihücre yöntemi başarılı olmuş, buna ilişkin makale ise 1979 yılında yayımlanmıştır. Aziz Sancar’ın geliştirdiği bu yöntem 1980’li yıllarda yaygın olarak kullanılmış, bunun sonucu olarak da Sancar’ın bu makalesi en çok atıf alan eser olmuştur.


Ancak Aziz Sancar’ın Yale Üniversitesi’ndeki tek başarısı bu değildir. Bir sonraki ses getiren çalışması 1982 yılında Dr. Rupp tarafından bir bilimsel konferansta duyurulan, çalışmaya ilişkin tam makale ise 1983 yılında yayımlanan çalışmasıydı. DNA onarım mekanizmaları üzerine yürüttüğü bu çalışmasında Sancar, kendi bulduğu Maksihücre yöntemini de kullanarak, İkili Kesim Onarım Mekanizmasını (İkili Kesim-I) ortaya çıkarmıştı. Bu mekanizmanın keşfi DNA onarımı konusunda önemli bir çalışmaydı.
Henüz Texas Üniversitesi’ndeyken Aziz Sancar, aynı bölümde lisansüstü öğrencisi olan Gwen Bolen ile tanışmış. Ancak Gwen Bolen, Aziz Sancar’da üç ay önce mezun olmuş ve doktora sonrası araştırmalarına New York’ta devam etmiş, fakat görüşmeye devam etmişlerdi ve 1978 yılında ise evleneceklerdi. Eşinin Yale Üniversitesi’ne gelmesi ise iki yıl sonra olmuştu.
Doktora sonrası araştırmalarında da başarı gösteren Aziz Sancar, 1981 yılı itibariyle çeşitli akademik kadrolara başvurmaya başlamış, aynı yıl North Carolina Üniversitesi Biyokimya Bölümü’nün modernizasyonu kapsamında hem kendisi hem de eşi iş teklifi almış ancak bu teklifi çalışmalarına ara vermek istemediği için bir yıl sonra işe başlamak şartıyla kabul etmişti. Bu süre içinde Gwen ile Aziz Sancar, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne, fotoliyaz üzerine çalışma amacıyla proje önerisi hazırlamışlar ve bu öneri de kabul edilmişti.
Burada, 1974 yılında Texas’ta başlamış olan fotoliyaz çalışmalarını sürdürmüş ve en son 2011 yılında bu konuyla ilgili araştırma ortağıyla beraber bir makale yayımlamıştı.
Bunun dışında da Aziz Sancar’ın North Carolina Üniversitesi’nde önemli başarıları olmuştu. Bunlardan biri “Yunus Emre Destanım” dediği, diğeri de “Piri Reis Haritam” şeklinde tanımladığı çalışmalardır.


DNA onarımı ile ilgili yaptığı araştırmalarda, onarım sürecinde etkili olan TRCF (Transcription-Repair Coupling Factor- Yazılım-Onarım Eşleme Etmeni) olarak adlandırdığı bir etmeni tanımlamıştır. Aziz Sancar bu çalışmaya dair makale hakkında şöyle söylemektedir: “Benim için bu çalışmamızı anlatan makale hem bilimsel içerik hem de üslup olarak estetik anlamda en güzel makalemizdir.” Bu nedenle de bu çalışmasını, Yunus Emre’nın ulaştığı seviyeye atfen “Yunus Emre Destanım” olarak da adlandırmaktadır.
1987 yılında yine DNA onarım mekanizmalarından İkili Kesim Onarım’ın insandaki mekanizmasını çalışmaya başlamıştır. 1991 yılına gelindiğinde ise mekanizmanın çalışmasını çözmüştür. İkili Kesim-II mekanizması olarak adlandırılan buluşunu yaptığında eşine “İnsanlar hakkındaki önemli bir gerçeği şu an bir ben biliyorum bir de Allah biliyor” demiştir.
Aziz Sancar’ın bu çalışmaları, DNA onarımının Science dergisinin 1994 yılında “Yılın Molekülü” seçmesinde etken olmuştur.
“Piri Reis Haritam” olarak adlandırdığı çalışması ise insan genomunun onarım haritasıdır. Bu harita, 2015 yılında yayımlanmıştır. 
Aziz Sancar’ın çalıştığı bir diğer konu ise, DNA onarım mekanizmalarıyla da ilişkili olarak biyolojik saat veya sirkadiyen sistem ile ilgilidir. Bu çalışmalar biyolojik saatin genetik temelleri ve DNA onarımı ile biyolojik saat ilişkisi bağlamında kanser tedavilerinin zamanlamasına ilişkindir.
Aziz Sancar halen North Carolina Üniversitesi’nde araştırmalarına devam etmektedir.


Eserleri ve ödülleri



Aziz Sancar, akademik hayatı boyunca çok sayıda eser kaleme almıştır. 300’e yakın makale ve 33 kitap bölümü kaleme alan Sancar’ın çalışmaları otuz binden fazla atıf almıştır.             
Aziz Sancar, DNA onarım mekanizmalarına ilişkin çalışmaları ile 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü almıştır. Ancak bundan önce de Aziz Sancar çeşitli ödüller almıştır. Bunlar arasında 1984 yılında ABD’de verilen NSF-Presidential Young Investigator Award, 1990 yılında American Society for Photobiology Research Award, 1995 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülü, 2007 yılında sağlık alanında Vehbi Koç Ödülü yer almaktadır.  


Aziz Sancar ayrıca çeşitli akademi üyeliklerine de seçilmiştir. 2004 yılında American Academy of Arts and Sciences, 2005 yılında American Academy of Microbiology ve yine aynı yıl National Academy of Sciences USA’ya asli üye seçilmiştir. Aziz Sancar buraya kabul edilen üç Türk bilim insanından biri olmuştur. Aziz Sancar, 2006 yılında Türkiye Bilimler Akademisi’ne de asli üye seçilmiştir. 


Aziz Sancar’ın bilime katkısı bunlarla da sınırlı olmamıştır. Eşiyle birlikte 2007 yılında Aziz ve Gwen Sancar Vakfı’nı ve bu vakfa bağlı Sancar Türk Kültür ve Toplum Merkezi’ni kurmuşlardır. Burada bir yandan Türk öğrencilere konaklama imkânı sağlanırken öte yandan da çeşitli faaliyetlerle Türk kültürü tanıtılmaktadır. 


Kaynakça:



Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to Yakışıklı Serdar

39 Comments

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.