İnsan İskeletlerinde Yaş Tayini Kriterleri (4. Bölüm)

4U1b...Qamv
8 Jan 2024
342

2.KISIM


1.4.3. Kostalardan Yaş Tayini

Kostalardan yaş tayini, kostanın sternumla eklem yapan yüzeyinde yaşla birlikte meydana gelen dejenaratif değişiklikler temelinde geliştirilmiştir. Kaburganın sternum ucunda yaşla birlikte meydana gelen değişimler ilk kez Kerley tarafından tespit edilmiştir. Daha sonra Loth ardından İşcan, Loth ve Wright metodu daha sistematik hale getirmişlerdir. Kadavralar üzerinde yapılan çalışmada 118 erkek ve 86 kadının dördüncü kaburgaları incelenmiş ve eklem yüzeyinde oluşan çukurun derinliği, ‘’çukurun şekli,’’ ‘’dudaklanması’’ ve ‘’duvarın biçimlenişi’’ dikkate alınarak 9 fazlık bir şema tamamlanmıştır (Atamtürk, 2016).


Erkekler için:


Faz 1 (16 yaş ve daha genç): Eklem yüzeyi düzdür veya kenarları yuvarlak ve bir düzen içinde dalgalıdır. Kemik düzenli, yoğun ve kesintisiz bir görünüme sahiptir.

Faz 2 (17-19 yaş): Eklem yüzeyinde çıkıntıların oluşmaya başlamasıyla yüzeyin de biçimi bozulmaya başlar. Ancak dalgalı yapı hala görülebilir. Dudaklar (kenarları çevreleyen kemik oluşum) yuvarlak ve düzenlidir. Bazı durumlarda kenarlarda deniz kabuğu şeklinde çıkıntılar başlayabilir. Kemik hala düzenli, yoğun ve kesintisiz bir görünüme sahiptir.

Faz 3 (20-23 yaş): Eklem düzeyinde yer alan çukur daha derinleşmiştir, anterior ve posterior duvarlar arasında V şeklinde bir şekil almıştır. Duvarlar (çeperler) kalın ve düzdür. İçe doğru çukurdur veya engebeli yuvarlak kenarlarında engebeli bir dudaklanma görülür. Kemik yoğun ve kesintisizdir.

Faz 4 (24-28 yaş): Derinleşen çukur U şeklinde bir değişikliğe uğrayarak daralır. Duvarlar yuvarlak kenarlarıyla hala oldukça kalındır. Deniz kabuğu şekli hala görülebilir, ancak dudaklar daha düzensiz olmaya başlamıştır. Kemik oldukça yoğun ve kesintisizdir.

Faz 5 (26-32 yaş): Çukurun derinliği daha da artmıştır. Ancak hala U şeklinde daralma devam etmektedir. Duvarlar daha kalındır. Ancak kenarları yuvarlak kalmıştır. Dudaklar deniz kabuğu şekli kalıbının kaybolmasından dolayı daha düzensizdir. Kemiğin yoğunluğunda ve ağırlığında biraz kayıp olur. Ancak kemik kalitesi hala iyidir.

Faz 6 (33-42 yaş): Çukurun derinleşmesi (önceki faza göre) bir miktar daha artmıştır. Ancak bu fazda U şekli daha da daralmıştır. Duvarlar daha fazla kalınlaşmıştır ve kenarları keskinleşmeye başlamıştır. Dudaklarda düzensizlik artmıştır. Deniz kabuğuna benzer görüntü tamamen kaybolmuş, düzensiz kemik çıkıntılarla yer değiştirmiştir. Kemik epeyce sağlamdır, ancak porozitenin izleri ve yoğunluğun azalmasıyla bazı bozulma işaretleri gösterir.

Faz 7 (43-55 yaş): Çukur geniş bir U şekliyle birlikte dikkate değer ölçüde derinleşmiştir. Duvarlar keskinleşmiştir. Dudaklar düzensizdir ve superior-inferior kenarlar çok daha belirgin olan kemik çıkıntılar sergilerler. Kemik daha hafiftir, daha incedir ve özellikle çukur içinde daha gözeneklidir.

Faz 8 (54-64 yaş): Çukur epey derinleşmiştir ve çok daha geniş U şeklindedir. Duvarlar keskindir, düzensiz kenarlar ve kemik çıkıntılarla birlikte daha incelmiş, kırılgan hale gelmiştir. Kemik nitelik olarak bozulmuştur ve belirgin poroziteyle birlikte ağırlığı azalmıştır.

Faz 9 (65 yaş üzeri): Bu son fazda çukur daha derindir ve iyice U şekline dönüşmüştür. Bazı durumlarda çukurun zemini yoktur veya kemik çıkıntılarla dolmuştur. Duvar keskin, düzensiz kenarlar ve kemik çıkıntılarla aşırı inceleniştir. Kemik çok hafiflemiştir, kırılgandır, gözenekli yapı gösterir. Duvarlarda bazen mermiye benzeyen bir biçimlenme görülebilir (Atamtürk, 2016).


Kadınlar için:


Faz 1 (13 yaş ve daha genç): Eklem yüzeyi dalgalı, sırtları neredeyse düzdür. Kaburganın sternal ucunun dış yüzeyi kemik artışıyla sınırlanmıştır. Dudaklar yuvarlak kenarlarıyla düzenli görünüme sahiptir. Kemik yoğun, düz görünür.

Faz 2 (14-15 yaş): Eklem yüzeyinde sınırları belli olmayan çentiklenme başlamıştır. Sırtlar ve dalgalı görünüm mevcuttur. Dudaklar yuvarlaktır ve düzenlidir, bazılarında dalgalanma çok az olabilir. Kemik yoğun, düzenli ve kesintisizdir.

Faz 3 (16-19 yaş): Çukurluk belirginleşmeye başlamıştır. Çukur, kalın ve düz olan anterior-posterior duvarlar arasında V şeklindedir. Çukur içinde bazı dalgalanmalar ve sırtlar görülebilir. Dudaklar yuvarlak ve dalgalıdır. Deniz kabuğu şeklini almıştır. Kemik yoğun ve kesintisizdir.

Faz 4 (20-24 yaş): Çukurun derinliği belirgin ölçüde artmıştır. Ancak V şekli genişlemiştir. Bazılarında duvarın bir miktar kalınlaşmasıyla dar bir U şekline dönüşmüştür. Hala yuvarlak olan kenarlar belirgindir ve deniz kabuğu şekli düzenlice görülür. Kemik yoğun ve kesintisizdir.

Faz 5 (24-32 yaş): Çukurun derinliği belirgin ölçüde artmıştır. Kenarlar genişlemiş, geniş V ya da U şeklindedir. Duvarlar kalınlaşmıştır ancak dudakların yuvarlak yapısı korunmuştur. Deniz kabuğu şekli hala görülebilir ancak silikleşmiştir. Kenarlar biraz yıpranmış görülür. Kemiğin niteliği oldukça iyidir ancak yoğunluğunda ve sertliğinde biraz azalma olmuştur.

Faz 6 (33-46 yaş): Çukurun derinliği aynı kalmıştır. Ancak geniş V ya da U şekli kalın duvarlarda daha belirginleşmiştir. Çoğu durumda çukurun küçük bir kısmında düz, sert ve birikinti benzeri plak çizgi görülebilir. Düzenli deniz kabuğu şekli kalmamıştır ve kenarlar keskinleşmeye başlamıştır. Dudaklar daha düzensiz bir hal almaya başlamıştır. Kemik belirgin olarak ağırlık kaybetmiştir, yoğunluğu ve sertliği azalmıştır. Dokusu biraz daha kırılgandır.

Faz 7 (43-58 yaş): Çukurun derinliği belirgin olarak artmıştır. Ucu belirginleştiğinden U veya V şekli tekrar genişlemiştir. Depozit benzeri plak hala görülebilir ancak yuvarlaklaşmıştır ve gözenekli olmuştur. Duvarlar epey kalınlaşmıştır, kenarları keskinleşmiştir ve düzensiz dudaklanma görülür. Kemik oldukça kalındır ama bazı bozulma belirtileri göze çarpar.

Faz 8 (59-71 yaş): Bu fazda çukur genişleyen U şeklini alır, çukurun derinliği artmadığı gibi bir miktar azalır. Düzensiz kemikler büyüyerek çukurun içerisinden fırlamıştır. Çoğu olayda ark görülebilir ancak sivri çıkıntılar buna eşlik etmeyebilir. Çok incelmiş olan duvarlar düzensiz dudaklara sahiptir ve kenarları sivrileşmiştir. Kemik çok hafiftir, incedir, kırılgandır, narinleşmiştir. Çukurun içinde bozulmalar çok belirgindir.

Faz 9 (70 yaş ve yukarısı): U şekilli çukurun tabanı bu fazda daha sığlaşmıştır. Çok bozulmuştur veya tamamen aşınmıştır. Bazen de büyüyen kemiklerle dolmuştur. Ark nadiren tanımlanabilir. Aşırı ince ve kırılgan duvarlarda belirgin olarak düzensiz dudaklanma olmuştur ve kenarları çok keskinleşmiştir. Çoğunlukla inferior ve superior kenarlarda uzun kemik çıkıntılar belirgindir. Kemik kötü durumdadır: aşırı incelmiş ağırlığını kaybetmiş, kırılgan ve hassas hale gelmiştir (Atamtürk, 2016).


Kostalardan yaş tayinini geliştiren araştırıcılar tekniğin 50 yaş üzerindeki bireylerin yaşını tespit etmeye olanak sağladığını belirlemişlerdir. Bu yaklaşım dördüncü kaburgadan geliştirilmiş olsa da ilk dört ve son kaburgaya da uygulanabilir olduğu yine araştırıcılar tarafından ifade edilmiştir (Atamtürk, 2016).

Resim 23. Kostal yaşlandırmada dikkate alınan metamorfoz aşamaları (http.www.academia.dkBlogopen-sources-for-age-determination-of-human-skeletal-remains).


1.4.4. Suturların Kapanmasından Yaş Tayini

Sutural yaşlandırma yetişkinlerde yaş tayininde kullanılan en eski metottur. Suturlar, kafatasında yer alan 22 kemiğin kaynaşması sırasında oluşan eklem kısımları ya da çizgilerdir. Bu suturlar erişkin olmayan bireylerde açıkça görülebilir. Erişkinlik aşamasına gelindiğinde kademeli olarak silinmeye başlar, yaşlı bireylerde ise tamamen kaybolur. Kemiklerin kaynaşması endokranial (kafatasının içinde) yüzeyde başlar, daha sonra ektokranial yüzeye yayılır. Kafatasında suturların yaşla birlikte kapanışı ilk olarak Todd ve Lyon tarafından sistematik olarak tanımlanmıştır. Daha sonra hem endokranial yüzeyde hem de ektokranial yüzeyde makroskobik analizler yaparak sutural yaş tayini yapan çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Morfometrik ölçüler temelinde sutural yaş tayini yapan çalışmalar da mevcuttur. Bu çalışmalarda, suturların ektokranial yüzeyi değerlendirildiğinde daha güvenilir sonuçlara ulaşılabileceği fikri hâkimdir. Ektokranial yüzeydeki suturlardan yaş tayinine yönelik en çok tercih edilen çalışmalardan birisi Meindl ve Lovejoy’a aittir. Hammann-Todd koleksiyonundan 236 kafatasının ektokranial suturlarının kapanışının inceleniği bu çalışmada kafatası suturları üzerinde 17 nokta belirlenmiştir. Sutural kaynaşmanın 4 farklı gelişme fazında değerlendirildiği çalışmada kafatasının çatı ve lateral-anterior kısımlarda yer alan suturlar ayrı ayrı değerlendirilmiş ve yaş tayinine yönelik iki farklı yaklaşım önerilmiştir (Atamtürk, 2016).


Sutural değerlendirmenin önerilen aşamaları şu şekildedir (White ve Folkens, 2005):

Kafatasının çatı kısmında

  • 1.Midlambdoid: Lambdoid suturun her bir yarısının orta noktası
  • 2.Lambda: Lambdoid ve sagital suturların birleştiği nokta
  • 3.Obelion: Sagittal suturda lamda ile bragmanın tam ortasındaki nokta
  • 4.Anterior sagittal: Sagittal sutur boyunca önde ¼’lük arkadan 2/3’lük kısımdaki nokta (bregma ile lambda arasında yer alır)
  • 5.Bregma: Sagittal ve koronal suturların birleştiği nokta
  • 6.Midkoronal: Koronal suturun her iki yarısının orta noktası
  • 7.Pterion: Sifenoid kemiğin büyük kanadının üst kısmındaki bölg. Frontal,parietal, temporal ve sfenoidin birleştiği nokta.

Lateral-anterior kısmında

  • 8.Sphenofrontal: Sphenofrontal suturun orta noktası
  • 9.İnferior sifenotemporal: Temporomandibular eklemlerin her iki tüberkülünün eklem çizgisiyle sifenotemporal suturun birleştiği nokta
  • 10.Superior sifenotemporal: Parietal kemik ile sol taraftaki sifenotemporal suturun 2 cm aşağısından eklem yapan kısım
  • 11.Parietomastoid: Parieto-mastoid sutur üzerinde asterion noktasının 1 cm anteriorunda yer alan nokta
  • 12.Skuamosal: Skuamosal sutur üzerinde postglenoid tüberkülün doğrudan üzerine uzanan nokta
  • 13.Oksipitomastoid: Oksipitomastoid sutur üzerinde, mastoid çıkıntıyı bağlayan çizginin kesiştiği nokta
  • 14.Zygomatik: Zygomatikotemporal suturun dış yüzeyinin orta nokta
  • 15.Frontolakrimal: Frontolakrimal sutur üzerinde lakrimale (frontal ve lakrimal kemiğin birleştiği) noktası
  • 16.Frontoetimoid: Frontoetimoid suturun orta noktası
  • 17.Malar: Zigomatikomaksiller sutur üzerinde infraorbital foramen lateralindeki nokta.

Resim 24. Sutural yaşlandırmada kafatasında incelenen bölgeler: 1- midlamdoid, 2- lambda, 3- obelion, 4- anterior sagital, 5- bregma, 6- midcoronal, 7- pterion, 8- sphenofrontal, 9- inferior sphenotemporal, 10- superior sphenotemporal (White ve Folkens, 2005).

Resim 25. Sutural yaşlandırma yapılırken dikkate alınan bölgeler: 11- Insisive suture, 12- Anterior median palatine suture 13- Posterior median palatine suture, 14- Transverse palatine suture (White ve Folkens, 2005).

Resim 26. (White ve Folkens, 2005)

Birer santimetrik alanlarla tanımlanan her bir bölgenin kapanma aşamaları ise şöyle tanımlanmıştır (White ve Folkens, 2005):

0.   Açık: Ektokranial kapanmaya dair hiçbir kanıt yok.

1.   Minimal: Minimum ya da orta derece kapanma var. Suturun bir kısmında ya da yaklaşık yüzde 50’sinde synostosis söz konusudur (%1-50 kapanma).

2.   Belirgin kapanma: Suturlar belirgin ölçüde kapanmıştır ancak bazı kısımlarında hala kaynaşma izlerine rastlanır(%51-99 kapanma).

3.   Suturlar tamamen silinmiştir.


1.4.5. Dişlerin Aşınmasından Yaş Tayini

İlerleyen yaşla birlikte, dişlerde; sağlıksız beslenmelerden, bakımsızlıktan ve sert besinlerden kaynaklanan, bir aşınma söz konusu olur. Daimi molar dişlerde özellikle çiğnemekten kaynaklanan ve yaş ilerledikçe gerçekleşen aşınmalar olur. Bu aşınmaların derecelerine bakılarak erişkin bireylerde yaş tayini yapılabilir. Lovejoy (1985) Amerika’nın Libben ve Ohio eyaletlerinde yaşayan yerlilerden örnekler alarak bir çalışma yapmıştır (bkz. Resim 27.).

Resim 27. Maxilla(sağ üst) ve Mandibula(sol alt) Diş aşınma Şeması (White ve Folkens, 2005)


Amerika’daki Libben ve Ohio yerlilerinden alınan örneklerle diş aşınma şeması gösterilmektedir. Aşınma iki evreye ayrılmıştır birincisi sağ üst maxilla, ikincisi sol alt mandibula. Dişlerdeki aşınmalar siyah renk ile gösterilmiştir. Aşağıda her iki evre için aşınmaya göre yaş aralıkları verilmiştir. A,12-18; B1, 16-20; B2, 16-20; C 18-22; D, 20-24; E, 24-30; F,30-35; G, 35-40; H(maxilla için), 40-50; H(mandibula için), 40-45; I, 45-55. (White ve Folkens, 2005)


1.4.6. Spongiosa Dokusunun Erimesinden Yaş Tayini

Kemiklerde yaşla birlikte görülen osteopeni (süngersi kemiğin erimesi) izlenebilecek değişim süreçleri gösterir. Araştırıcılar kemiğin süngersi dokusunda yaşla birlikte meydana gelen azalışı radyolojikteknikler temelinde tanımlayan çalışmalar yapmışlardır. Bazu çalışmalarda pubis, klavikula gibi vücut kısımları dikkate alınmışsa da en sitematik tanımlamalar başta femur ve humerus olmak üzere uzun kemikler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Humerusun Proksimal ucunu dikkate alarak yaş tayin etmeye yönelik radyolojik çalışmlaar içerisinde en bilinenlerden birisi Schranz’a aittir. Schranz çalışmasında 15 yaşın üzerindeki bireylerin humerus kemiklerini radyolojik olarak incelemiş ve değişimleri 11 kategoride toplamıştır. Bunlar şu şekildedir (Atamtürk, 2016):



Faz 1 (15-16 yaş): Metafiz hala kıkırdaktır.

Faz 2 (17-18 yaş): Epifiz ile diafizin birleşmesi başlangıç seviyesindedir. Diafizin içyapısı çoğunlukla sivri kemer şeklinde görülür.

Faz 3 (19-20 yaş): Epifiz ve diafiz kaynaşması hemen hemen tamamlanmıştır. Epifizin içyapısı daha ışınsan (merkezden yayılan biçimde), diafizi ise çok daha sivri bir kemer halini almıştır.

Faz 4 (21-22 yaş): Epifizyal hat tamamen ossifiye olmuştur. Bu ha<t üzerinde ve dış yüzeyinde kaynaşmanın son izlerini gösteren noktalar görülür. Epifizin içyapısı çok daha ışınsal (merkezden yayılan biçimde), diafizi ise çok daha sivri bir kemer görünümündedir.

Faz 5 (23-25 yaş): Metafizin gelişimi tamamlanmıştır. Epifizin içyapısı artık tam olarak ışınsal değildir. Diafizin içyapısı tam olarak sivri kemer halindedir. Medullar kavite, collum chirurgicum’dan uzaktadır.

Faz 6 (26-30 yaş): Epifizin ışınsal düzenlenişi tamamen kaybolmuştur. Diafizin içyapısı sivri kemer şeklindedir. Medullar kavite, collum chirurgicum’a henüz ulaşamamıştır.

Faz 7 (31-40 yaş): Epifizin içyapısı daha erken aşamalardaki özelliklerini kaybetmiştir. Diafizin içyapısı daha çok sutun görünümünü almıştır. Medullar kavitenin sperior kısmı collum chirurgicum’a yaklaşabilir.

Faz 8 (41-50 yaş): Diafizin içyapısının sutun görünümü bozulmuştur. Medullar kavitenin konisi collum chirurgicum’a ulaşmıştır. Koni ile epifizyal hat arasında boşluk görülebilir.

Faz 9 (51-60 yaş): Tuberculum majör içinde bezelye büyüklüğünde boşluklar görülür.

Faz 10 (61-74 yaş): Kemiğin dış kontörü bozulmuştur ve korteks incelmiştir. Diafizin yapısı karakteristik özelliklerini kaybetmiştir. Tuberculum majör üzerinde bakla büyüklüğünde ya da biraz daha büyük boşluklar mevcuttur. Kaput, röntgende daha şeffaflaşmış görülür.

Faz 11 (75 yaş üzeri): Kemiğin dış yüzü bozuktur. Tubberculum majör tamamen belirsizleşmiştir. Korteks incedir. Medullar kavitede çok az süngersi doku kalıntısı vardır. Epifiz gözle görülür şekilde kırılganlaşmıştır. Kaput röntgende çok daha fazla şeffaf görülür.Resim 28. Humerus’un spongiosa dokusu (https://www.researchgate.net/figure/13811267_fig6_Fig-6-Detail-of-right-head-of-the-humerus-without-scale).


Femur, yaş tayin etme amacıyla radyolojik olarak en çok incelenen uzun kemikler arasındadır. Bu alanda en önemli çalışmalardan birisi Walker ve Lovejoy tarafından gerçekleştirilmiştir. Araştırıcılar Hamann-Todd koleksiyonundan 130 bireyin femurunun Proksimal ucunda yaşla birlikte meydana gelen değişimleri radyolojik olarak tespit etmişler ve bunları 8 aşamada değerlendirmişlerdir (Atamtürk, 2016):


Faz 1 (18-24 yaş): Kortikal alanlar keskin kenarlarıyla belirgin olarak görülür. Trabeküller ince örgü şeklindedir ve çaput femoris’i tamamen kaplamıştır. İkincil trabeküller birincil sistem (yoğun ve enine arklar) gibi yoğunlaşmaya başlamıştır ki bu nedenle ikisini ayırmak zordur. Aynı zamanda ikincil trabeküller medullar kavitenin Proksimal ucunu tamamen doldurmuştur. Medialde aşın yoğun ve kalın korteks söz konusudur.

Faz 2 (25-29 yaş): Önceki faza çok benzer.Ama yoğunluk bir miktar azalmıştır ve lokalize kemik kayıpları söz konusudur. Rochanter major’de şeffaflık belirgindir. Boyun kaputtaki sekonde trabeküllerdeki küçük alanlarda şeffaflığın arttığı görülür. Primer trabeküller önceki fazdakiyle aynıdır.

Faz 3 (30-34 yaş): Özellikle boyun ve kaputtaki ikincil trabeküllerde olmak üzere genel olarak şeffaf görüntüde belirgin azalma görülür. Temel destekleyici trabeküller hala sağlam ve ince örgülüdür. Medial korteks sağlamdır ancal lateral kortekste bir miktar kayıp söz konusudur. Ward üçgeni artan şeffaflıkla açıkça tanımlanabilir. İkincil trabeküllerin genel rezorbsiyonu klasik birincil grupların netçe tanımlanmasını sağlar.

Faz 4 (35-39 yaş): Önceki faza benzer ancak tüm trabeküller daha şeffaf görülür. Kaput trabekülleri kendine has kalınlaşmasıyla önceki faza göre bir miktar daha kabalaşmıştır, ancak bunu değerlendirmek zordur.

Faz 5 (40-44 yaş): Trochanter major’de rezorbisyon belirgindir. Tüm alanlarda trabeküler yapı daha az yoğundur ve trabeküllerde irileşmeye doğru güçlü bir eğilim söz konusudur. Kaputun inferior kısmında belirgin ölçüde sekonder trabeküler kayıplar vardır. Benzer kayıplar medullar kavitede de söz konusudur. Ward üçgeni, trabekülasyon eksikliğinden neredeyse kaybolmuştur.

Faz 6 (45-49 yaş): Femurun kaputunda –superior kısmı da dâhil- sekonder kemik kaybı devam eder. Medullar kanal ve boyunda sekonder trabekül kaybı artmıştır. Birincil trabeküller de belirgin olarak azalmıştır. Korteks hala sağlamdır ve trabekülasyon olmuş kemikten (parlak ışığa benzemesinden) dolayı önceki faza göre saydamlık daha farklıdır.

Faz 7 (50-59 yaş): Primer trabeküller iridir ama sayısı bir hayli azalmıştır. Serkonder trabeküllerin deseni neredeyse tamamen yok olmuştur. Enine birincil grup hala görülür ama iri taneli ve zayıf görünümdedir. Genel olarak kortikal kayıp söz konusudur. Bu faz genel olarak şeffaflığın artması nedeniyle kolayca belirlenebilir.

Faz 8 (60 yaş üzeri): Sekonder trabekülasyona ait hiçbir iz yoktur. Enine grup tamamen rezorbe olmuştur. Femurun kaputunda sadece destekleyici birincil tüberkül (belirgin iri taneli durum) kalır. Medial ve lateral korteksin her ikisine de deniz kabuğu şekli belirginleşmiştir. Medullar kavite neredeyse yoktur.

Resim 29. Femur’un spongiosa dokusu (Szentagothai ve Kiss, 1964)


Süngersi kemiğin erimesinden (osteopeni) yaş tayini, nitel gözlemlerine dayalı diğer yaklaşımlara göre daha kolay uygulanması gibi bir avantaja sahiptir. Ancak kemiklerde görülen osteopeniyi fiziksel aktivite, biyomekanik yüklenme, kemik yoğunluğu, genetik yapı, sağlık ve iklim gibi pek çok genetik, çevresel ve kültürel faktör etkiler. Ayrıca kemik erimesi cinsiyetler açısından da belirgin varyasyon gösterir. Kimi araştırmacılar süngersi dokudan yaş tayininin kadınlarda, femurun proksimal ucunun ise erkeklerde daha iyi sonuçlar verdiğini belirtse de beslenme, menopoz, doğum gibi fizyolojik streslerden kadınların daha fazla etkilendiği göz önüne alınarak bu metodun kadınlar için daha az güvenilir olduğu fikrinin hâkim olduğu belirtilmelidir. Ayrıca şu ana kadar yaş tayinine yönelik önerilerde bulunan tüm radyolojik çalışmalarda hata aralığı çok geniştir. Bu durumda bu metodun tek başına kullanılmasının sakıncalı olduğu, diğer yaş belirleyici faktörlerle birlikte ele alınması gerektiği söylenebilir. Ya da makroskobik metotlara başvurulamayan adli olaylarda, birey ‘’genç,’’ ‘’orta erişkin’’ ve ‘’yaşlı’’ şeklinde kategorize etmek için kullanılabilir (Atamtürk, 2016).


1.4.7. Mikroskobik Analizlerle Yaş Tayini

Yetişkinler üzerinde geliştirilen tüm mikroskobik yaş tayini metotlarında tahminin hata payı yüksektir. Daha güvenilir metotlara ulaşmak için erişkinlerde yaş tayininde kemiklerin korteksinin yenilmesi ve dişin mikroskobik analizlerine de başvurulmaktadır (Atamtürk, 2016).


Not: Yaş tayini kriterlerini bitirdik. Sonraki konu başlığımız Cinsiyet tayini olacak bilginize. :)

Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to Aria

8 Comments

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.