Nazi imparatorluğunun en temel sütunu ''Dr. Paul Joseph Goebbels''

FUhK...Re91
9 Jan 2024
151


Dr. Paul Joseph Goebbels


Joseph Goebbels, 29 Ekim 1897 tarihinde Almanya'nın Düsseldorf yakınlarında bulunan Mönchengladbach'ın güney kasabası Rheydt'de dünyaya geldi. 
Babası Fritz Alman fabrika katibi, annesi Katharina Maria olan Goebbels'ın tam adı Paul Joseph Goebbels'dır. Roma Katoliği olan mütevazı bir ailenin çocuğu olan Goebbels'ın beş kardeşi vardı.
Joseph Goebbels, Magda Goebbles ile evlendi. Goebbels'ın 7 çocuğu vardı. Harald Quandt, Magda'nın ilk evliliğinden olan oğluydu. Diğer çocukları ise Helga, Hilde, Helmuth, Holde, Hedda ve Heide'di. Ailenin savaştan sağ çıkan tek üyesi Harald Quandt oldu. 
Joseph Goebbels, 1 Mayıs 1945 tarihinde Berlin'de hayatını kaybetti.








Goebbels’in Propaganda Anlayışı


Goebbels, gerçekleştirdiği uygulamalarla propagandanın bugün algılandığı hale gelmesinde önemli bir yere sahiptir. Kendisi, propagandanın teoriden çok pratik bir alanı temsil ettiğine inanmaktadır. Büyük kitlelerin tek bir sözle değil, o sözün her ortama girmesiyle etkilenebileceğini düşünmektedir. Ona göre propagandanın başarılı olup olmadığı tek bir şey ölçebilir o da belirlenen hedefe ulaşıp ulaşmadığıdr. Hedef ile kastedilen ise propagandanın belli bir süre içinde insanları ateşleyerek belli bir fikre yöneltmesidir (Goebbels, 2019, s.47). Goebbels, bir hareketin politika arenasında güç kazanırsa ancak eyleme geçilebileceğine inanmaktadır (Goebbels, 2019, s.56). Güç ise propaganda ile elde edilebilir.
Goebbels’in propaganda anlayışının arkasında problemli bir tekseslilik isteği yatmaktadır. Zira Goebbels bir partinin ülke yönetimini ele aldığında parti ideolojisinin artık devletin de ideolojisi olduğuna inanmaktadır. Yine aynı noktada tartışmalı bir ulus anlayışı da yatmaktadır. Goebbels, ulus denilen şeyde, birinin evet dediğine diğerinin hayır demesini sorunlu bulmaktadır. Hitler’in de benzer bir fikre sahp olduğu görülmektedir. Kendisine sorulan “Küçük bir azınlık olarak 60 milyon kişi üzerinde nasıl diktatörlük kurabileceğinizi düşünürsünüz?” sorusuna, “Eğer koca bir ulus delicesine korkuyorsa ve devleti dönüştürecek güce sahip sadece bin kişi kaldıysa ulus dediğiniz aslında o bin kişiden ibarettir” yanıtını vermiştir (Goebbels, 2019, s.56). Bu ifadeden Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi destekçisi kimseler olarak kendilerini ulus olarak nitelendirdiklerini ve geri kalanların ulus olmadıkları gibi, önemli de olmadıkları ima ettiğini anlamak güç değildir. Benzer şekilde tek seslilik kurumsal olarak da kendini göstermektedir.

Goebbels, propagandanın sadece bir kurum tarafından planlanıp uygulanması gerektiğine inanmaktadır. Bu kurumun, tüm propaganda direktiflerini yayınlamalı, propaganda emirlerini önemli yetkililere açıklamalı, morallerini korumalı ve propaganda sonuçları olan diğer kurumların faaliyetlerini denetlemelidir (Doob, 1950, ss.422-423). Goebbels politik bir hareketin devleti ele geçirecek kadar başarılı olması durumunda, devleti şekillendirme hakkını da elde ettiğini ifade etmektedir (Goebbels, 2019, s.57). Güvenilirlik ise propagandanın sonucunun doğru veya yanlış olmasını tek başına belirlemektedir (Doob, 1950, s.429). Eğer bir propaganda faaliyeti toplum güvenini kazanmışsa doğru yol izlenmiş demektir.
Goebbels’in propaganda anlayışında önemli bir diğer husus esnekliktir. Siyasilerin farklı seçmen gruplarına farklı biçimde seslenmelerini Goebbels esneklik kavramıyla meşrulaştırmaktadır. Propagandacının bir işadamına farklı, seçim minibüsündeki şoföre farklı konuşabileceğini ifade etmektedir. Esneklik kavramını bilgiyi kitlelere taşımanın önemini vurgulayarak açıklamak gerekirse, yetenekli bir propagandacı çoğunluğun düşünebileceği şeyleri algılamak ve bunları eğitimli kesimden sıradan vatandaşa kadar herkese ulaşabilecek şekilde yeniden düzenlemesi gerektiği söylenebilir. Goebbels, Profesörlerin de ortalama kimselerin de Hitler’in söylediklerini kelimesi kelimesine aynı şekilde anladıklarını söylemektedir. Nasyonel Sosyalist anlayışın sadece birkaç kişinin zihninde kalsaydı anlamsız olacağını bu nedenle propagandanın güce giden yolda mutlaka kullanılması gereken bir aygıt olduğunu da vurgulamaktadır (Goebbels, 2019, ss.59-61).
Goebbels’e göre propagandanın zamanlaması dikkatle hesaplanmalıdır. İletişim çabaları mutlaka rakip propagandadan önce izleyiciye ulaşmalıdır. Bir propaganda kampanyası en uygun zamanda başlamalıdır. Propaganda teması tekrarlanmalı, ancak etkiyi azaltacak bir noktadan öteye geçmemelidir (Doob, 1950, ss.434-435). Zamanlama kadar önemli olan diğer konu ise propagandayı yayan kaynağın kim olduğudur. Mesajın hangi kaynaktan geldiğinin önemi de vurgulanmaktadır. Her propagandacının farklı bir konuşma tarzı olduğunu ve bu tarzın hangi hedef kitleye uygunsa onunla buluşturulması gerektiğini söylemektedir. Propagandacı konuşmasında kime ulaşmayı hedefliyorsa konuşmasını buna göre düzenlemelidir. Ancak bu şekilde her biri kendi kitlesini etkileyebilecektir (Goebbels, 2019, ss.61-64).









İletişimin kalitesi ile ilgili Goebbels’in radikal görüşleri bulunmaktadır. Propagandacının kitlesini bilgi ile etkilemeye çalışırken yüksek kalite standartlarına ihtiyaç duymadığını ifade etmektedir. Mitinglerde yapılan konuşmaların en ilkel yaklaşımla ele alınmasını istemektedir. Ona göre kitlelerin onları sevmesi, beğenmesi ya da saygı göstermesi öncelik değildir. Öncelik kitlelerin onları bilmesidir; sevmelerinin ya da nefret etmelerinin bir önemi yoktur (Goebbels, 2019, s.65). Propaganda, düşmanın politikasını ve eylemini etkilemelidir (Doob, 1950, s.424). Çekimser bir kitledense onları çok seven ya da onlardan çokça nefret eden kitleleri tercih etmek de bir strateji olarak değerlendirilmelidir.







Hitler ise, propagandayı bir “siyasi terbiye” olarak değerlendirirken en büyük payeyi basına vermektedir. Basının toplumdaki yetişkinler için okul kimliğine büründüğünü söylemektedir. Hitler, “Basın, basit ve ciddiyetten uzak bir hadiseyi, birkaç gün içinde bir devlet meselesi haline getirmeyi kolaylıkla beceriyordu” diyerek basının gücü karşısında duyduğu şaşkınlığı dile getirmiştir (Hitler, 1999, s.80). Propagandanın aydınlara mı yoksa halkın az öğrenim görmüş kesimine mi hitap etmesi gerektiği sorusuna Hitler kesinlikle öncelikle halka hitap etmesi şeklinde yanıt vermiştir. Böylece toplum tabanına ulaşmak kolaylaşacaktır

Hem Goebbels’e hem Hitler’e göre propaganda bir amaç değil araçtır (Goebbels, 2019, s.63; Hitler, 1999, s.152). Propagandanın araç olduğu amaç ise toplumun kendi istek ve inançları doğrultusunda düşünmesi, tutum ve davranış geliştirmesi, diğer bir deyişle algı yönetimidir. Bu nedenle algı yönetimi ile propaganda arasındaki bağ birbirini dışlayan değil kapsayan özelliktedir.

Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to halepler06

25 Comments

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.