Isabelle ve Fesleğen Çömleği

45oT...q14d
28 Jan 2024
61



Bu akşam size John William Waterhouse’ın 1907 yılında yaptığı, ölüm ve aşk takıntısını temel alan ‘Isabelle ve Fesleğen Çömleği’ adlı eserinden bahsedeceğim.
Bu eseri incelemeden önce bunun bir Ön-Raffaellocu resim olduğunu söylemek gerekiyor. Ön-Raffaellocular 1848 yılında Londra Kraliyet Akademisinde yetişen yedi öğrencinin kurduğu gizli bir gruptur.
Kendilerine Pre-Raphaelite Brotherhood yani 'Ön-Raffaellocu Kardeşler Birliği' diyorlardı.
Bu öğrenciler genel olarak Kraliyet Akademisinin resim kurallarına sıkılmışlardı. Çünkü bu resimler genellikle kasvetli ve karanlıktı. Ayrıca bu gençler dönemin konularını ve kompozisyonlarını sıkıcı ve tekdüze buluyorlardı. Bu ressamların hoşlandığı ve kendilerine örnek olarak aldıkları resimler ise erken dönem İtalyan sanatıydı. Özgün ve deneyci bir sanat olduğunu düşündükleri Erken İtalyan ve Orta çağ sanatını kendi dönemlerine uyarlamak istiyorlardı.
Ayrıca bu ressamlar genellikle eserlerini ‘PRB’ olarak imzalıyorlardı. Bunun açılımı da bu gizli topluluğun kısaltmasıydı tabi.
John William Waterhouse grubun kurucu üyelerinden biri değildi. Ancak Ön-Raffaellocu resimlere getirdiği yeni solukla bu grubun sanat anlayışını bir sonraki yüzyıla taşıdığı konusunda herkes hemfikir olacaktı.


Waterhouse’ın 1907 yılında yaptığı ‘Isabelle ve Fesleğen Çömleği’ aşk takıntısı ve ölüm konularını temel alan, ön-raffaelloculuk anlayışına uygun harika örneklerden biridir.
Floransalı soylu ve zengin bir ailenin kızı olan Isabelle, kardeşlerinin yanında işçi olarak çalışan Lorenzo’ya aşık olur. Kısa süre içinde bu aşkı fark eden Lorenzo da Isabelle’e aşık olur ve gizli bir aşk yaşamaya başlarlar. Çok geçmeden bu gizli aşk, Isabelle’in kardeşleri tarafından fark edilir. Kardeşler Isabelle’in Lorenzo ile olan aşkını onaylamazlar ve bu ilişkiye engel olmak isterler.
Ortaçağda da, İtalya’da soylu bir genç kız ile bir işçinin ilişkisi onlara göre asla kabul edilemez bir durumdur. Bu yüzden erkek kardeşler Lorenzo’yu öldürmek için bir plan yaparlar. Çalıştırmak için genç adamı ormanın derinliklerine götürür ve burada acımasız bir şekilde öldürüp gömerler. Bu sırada Isabelle sevgilisini hiçbir yerde göremeyince endişelenmeye başlar. Bu endişe günler geçtikçe yerini umutsuzluğa bırakır.

Lorenzo’nun onu terk ettiğini düşünmeye başlar. Günler, haftalar ve aylar sonra bir gün Isabelle rüyasında Lorenzo’yu görür. Ancak bu basit bir rüya değildir. Lorenzo’nun hayaleti, Isabelle’e her şeyi anlatmak için ormanın karanlıklarından çıkıp aşığının rüyasına girmiştir. Lorenzo, Isabelle’e her şeyi anlatır. Nereye gömüldüğünü de söyler. Sabah olduğunda uyanan Isabelle bunun basit bir rüya olmadığını fark eder ve ormana gider. Lorenzo’nun tarif ettiği yere gelip toprağı kazar ve aşık olduğu adamın çürümüş bedenini bulur.
Yarım kalan mükemmel bir aşkın ne denli bir takıntı yaratabileceğini bileniniz var mı? Isabelle böyle bir durumu kabullenemez, aşkı artık takıntı haline gelmiştir.
Yaşamadığı aşkı ne pahasına olursa olsun yaşamaya kararlıdır. Bu yüzden Lorenzo’nun cesedini çıkarır ve kafasını keser. Ardından kafayı bir saksıya koyup üzerine de fesleğen eker. Isabelle, Lorenzo ile olan ilişkisine bu şekilde devam etmeye başlar.

Takıntılı bir şekilde her gün saksı ile konuşur ve fesleğeni sevip ağlar. Isabelle’in bu halini gören erkek kardeşleri garip bir durum olduğunu fark edip şüphelenirler. Bu yüzden saksıyı karıştırmaya karar verirler.

Isabelle’in uyuduğu sırada saksıyı kurcalayıp Lorenzo’nun kafatasını bulurlar. İşledikleri cinayetin ortaya çıkacağını ve tutuklanacaklarını düşünerek saksıyı da alarak Floransa’dan kaçmaya karar verirler.
İşte bu hikayeden yola çıkarak kompozisyonunu kurgulayan Waterhouse oldukça etkileyici bir esere imza atıyor. Ressam, Isabelle’in saf ve temiz bir insan gibi gözükmesini istediği için onu bembeyaz bir elbise ile tasvir etmiş.
Elbisedeki beyazlar hem kadının kişiliğini hem de Lorenzo’ya duyduğu aşkın saflığını ve temizliğini sembolize ediyor. Isabelle bir saksıya değil de sevgilisine sarılıyor gibi resmedilmiş.

Saksıyı Lorenzo’nun gövdesi, fesleğeni ise başı olarak düşündüğümüzde, Isabelle’in sevdiği adama doğru şefkatle başını yasladığı izlenimine varırız. Saksının üzerinde durduğu taş kahide ise bir mezar taşına benzemesinin yanı sıra üzerinde de bir kurukafa bulunduruyor. Elbette bu kurukafa Isabelle’in ölü sevgilisi Lorenzo’yu sembolize ediyor.
Hikayeyi bilen bir kişi, resmin karşısına geçtiğinde adını bilmese bile bu tip detaylara bakıp rahatlıkla tanıyabilsin diye tasarlanmış. Hikayeye göre Lorenzo’nun saksıdaki ruhu zamanla fesleğenin içine geçer. Bu sayede, güzel ve yoğun bir koku yayarak saksı içindeki kesik başını saklar.


Waterhouse, Ön-raffaelloculuk resim anlayışının güçlü renkleri ve duygu yüklü ifadeleriyle birlikte bu yarım kalan aşk hikayesini masalsı bir dil ile izleyiciye sunar. Okuduğunuz için teşekkürler, sanatla ve sevgiyle kalın…


Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to mustimonn

5 Comments

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.