KÜTAHYA DA NERELERİ GEZMELİYİZ?

DfXk...YbtS
24 Jan 2024
107

Ege Bölgesi’nin öne çıkan şehirlerinden biri olan Kütahya geleneksel kültürü ve büyüleyici doğal güzellikleriyle her yıl milyonlarca turisti ağırlar. M.Ö. 3000’li yıllara dayanan köklü tarihiyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Eşsiz tasarımlı porselenleri ve çinileriyle de ünlü bir şehir olmuştur. Şifalı suları, kaplıcaları ve termal kaynaklarıyla hem sağlık hem de hem de doğa turizmi açısından önemli merkezlerden biridir. Simge yapıları, eğlenceli festivalleri ve enfes lezzetleriyle keşfedilmeye değer gezi rotaları arasında yer alır.

Aizanoi Antik Kenti 1

Aizanoi Antik Kenti Kütahya Çavdarhisar ilçe merkezinde, Kütahya’ya 50 kilometre uzaklıktadır. Penkalas (Kocaçay) Irmağı'nın yukarı kesiminde tanrıça Meter Steunene’nin kutsal mağarası civarında yaşayan Frigyalılar'ın öncüsü olarak antik kaynaklarda geçen Azan adlı mitoloji kahramanının, Su Perisi Erato ile efsanevi Kral Arkas'ın birleşmesinden Aizanoi şehrinin ortaya çıktığı düşünülmektedir.Aizanoi kenti, antik Frigya'ya bağlı olarak yaşayan Aizanitis’lerin ana yerleşim merkeziydi. Kentin yüksek platosu üzerinde bulunan Zeus Tapınağı'nın çevresinde yapılan kazılarda, MÖ 3 bin yıllarına ait yerleşim izlerinin ortaya çıktığı görülmüştür. Helenistik Dönem'de bu bölge değişimli olarak Bergama’ya ve Bithynia’ya bağlı iken MÖ 133’de Roma egemenliğine girmiştir. Roma imparatorluk döneminde tahıl ekimi, şarap ve yün üretimi sayesinde zenginleşmiş ve ünü bölge sınırlarını aşmış olan Aizanoi’de kesin kentleşme bulgularına ancak MÖ 1'nci yüzyıl sonlarına doğru rastlanmaktadır. Yine ilk sikkelerin bu dönemde basıldığı bilinmektedir.Aizanoi antik kenti en parlak dönemini MS 2 yüzyılda yaşamış, büyük imar faaliyetleri görmüş ve bu dönemde birçok yapı inşa edilmiştir. Erken Bizans Dönemi'nde piskoposluk merkezi iken, 7'nci yüzyıldan itibaren bu önemini yitirmiştir. Tapınak düzlüğü Orta Çağ'da bir hisara dönüştürülmüştür. Selçuklular Dönemi'nde Çavdar Tatarları tarafından üs olarak kullanılmasından dolayı buraya Çavdarhisar adı verilmiştir.Aizanoi 1824 yılında Avrupalı gezginlerce yeniden keşfedilmiş,1830-1840’lı yıllarda incelenmiş ve tanımlanmıştır. 1926 yılında M. Schede ve D. Krencker başkanlığında Alman Arkeoloji Enstitüsü'nce ilk kazılar yapılmıştır. 1970 yılından bu yana her yıl düzenli olarak kazı çalışmaları devam etmektedir. Kalıntılar arasında Anadolu’daki en iyi korunmuş Zeus Tapınağı, 15 bin kişi kapasiteli tiyatro ve tiyatroya bitişik nizamda yapılmış 13 bin 500 kişilik stadyum, iki hamam, dünyanın ilk ticaret borsa binası, sütunlu cadde, Kocaçay üzerinde ikisi ayakta kalmış beş köprü, iki agora, gymnasium, Meter Steunene kutsal alanı, nekropoller, antik bir bent, suyolları, kapı yapıları bulunmaktadır. Aizanoi antik kenti Efes, Bergama, Side gibi kentlerle çağdaştır.


Zeus Tapınağı 

Irmağın batı kıyısına 200 metre uzaklıkta etrafı sütunlu galerilerle çevrili 130,5x112 metre boyutlarındaki alanın ortasında, bir podyum üzerine kuruludur.

8x15 ölçülerinde 120 adet İon ve 4 adet Korint üslubunda sütunlarla dipteras planlı olarak inşa edilmiştir. Frig Tanrıçası Meter Steunene'ye adanmış olan yer altı cellasına inen ve çatıya ulaşan bir merdiveni bulunmaktadır. Anadolu'daki en iyi korunagelmiş İon düzenindeki tapınaklardan biri olan yapının bezemelerinden özellikle akroterleri ilgi çekicidir. Batı alınlığında orta akroter akant dalları ve yaprakları arasında Tanrıça Kybele'nin büstüyle bezenmiştir. Doğu alınlık akroterindeyse Zeus büstü bulunmaktadır. Dört sütunlu avlusu ve agorasıyla M.S. 117-138 yılları arasında yapılmış tapınağın ön galeri duvarlarında; İmparotor Hadrian'i ve Aizanoi için önemli hizmetler görmüş Apuleius'u öven yazıtlar yer almaktadır.


Dumlupınar Şehitliği

Başkomutan Meydan Muharebesi 26 Ağustos 1922’de Afyonkarahisar-Kocatepe'den başlamış, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar'da büyük zaferle sona ermiştir. Dumlupınar Şehitliği, Kurtuluş Savaşı boyunca tüm cephelerde şehit düşen vatan evlatlarının anısına, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yaptırılarak, Büyük Taarruz’un 70'inci yıldönümü olan 30 Ağustos 1992 tarihinde büyük bir törenle ziyarete açılmıştır. Şehitlik, Üç Komutan AnıtıMilisler Anıtı, 500 kişilik sembolik şehit mezarları ve kitabeleri, Şehit Baba-Oğul AnıtıMehmetçik Anıtı, Namazgâh ve Şadırvan’dan oluşmaktadır.

Şehit Baba-Oğul Anıtı; 1912 yılında daha oğlu Mehmet 8 yaşında iken Balkan Savaşı’na katılmak için köyünden ayrılan, daha sonra sırasıyla Galiçya, Hicaz, Yemen, Kafkasya’da 11 yıl cepheden cepheye koşarak çarpışan, Çetmili Kara Ali Çavuş (Çetmi, Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı bir kasabadır. Günümüzde Akçabelen Mahallesi olarak geçer.) ve oğlu Onbaşı Mehmet’in muhteşem destanını sembolize eder. Çetmili Kara Ali Çavuş, Anadolu’da millî mücadele başlayınca, Doğu Cephesi'nden Kurtuluş Savaşı’na koşmuş, Başkomutan Meydan Muharebesi’nde 19 yaşındaki Alay Sancaktarı Mehmet Onbaşı ile karşılaşmıştır. Mehmet Onbaşı, onun 11 yıl önce bırakıp gittiği oğludur. Bu büyük asker, 31 Ağustos 1922 günü, 11 yıl sonra kavuşabildiği oğlunun kollarında şehit düşmüştür. Oğlu kahraman Onbaşı Mehmet de 9 Eylül 1922 günü İzmir’e giren birliğin başında şehit olmuştur. Anıt 30 Ağustos 1992’de ziyarete açılmıştır.

Milisler Anıtı; millî mücadele döneminde şehit düşen sivil vatandaşlarımızı sembolize eden bir anıttır.

Üç Komutan Anıtı; Millî mücadelemizin üç büyük komutanı olan Atatürkİsmet Paşa ve Fevzi Çakmak anısına yapılmıştır.

Mehmetçik Anıtı; Millî mücadele de süngüsünü takmış düşman üzerine saldırmaya hazır binlerce Mehmetçiğimizi sembolize eden bir anıttır.


Hayme Ana Türbesi

Hayme Ana, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi'nin ninesi, Ertuğrul Gazi'nin annesidir. Oğuzların Bozok Kolu'nun Kayı Boyu'na mensup bir Türkmen (Yörük) kızıdır.

Kayı Boyu önce Ankara’nın batısındaki Karacadağ yöresine yerleşmiştir. Ankara'nın batısındaki Haymana ilçesi adını Hayme Ana’dan almıştır. Osmanlı obasının Söğüt ve Domaniç'e yerleşmesiyle belli bir dönem devlet idaresini eline alması ve devletin kuruluşunda hayati rol oynaması sebebiyle "Devlet Ana" olarak da anılmıştır. Ölümü üzerine Domaniç ilçesine bağlı Çarşamba Köyü'ne gömülmüştür.


Hayme Ana türbesi

Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit, 1886 yılında Hayme Ana’nın kabrini buldurarak üzerine bugünkü türbeyi yaptırmıştır. Hayme Ana, Çarşamba Köyü'nde her yıl eylül ayının ilk pazar günü gerçekleştirilen “Hayme Ana’yı Anma ve Göç Şenlikleri” etkinlikleriyle anılmaktadır.


Frigya Vadileri 

Kütahya, Afyonkarahisar, Eskişehir üçgeninde, ‘‘phrygia Epiktetus’ ’(Küçük Frigya) dağlık yerleşimi olarak tanımlanan bölge, bugün ‘‘Frig Vadisi’’ adıyla anılmaktadır. İl sınırları içerisinde, merkeze 7 kilometre uzaklıktaki Yeni Bosna Köyü'nden başlayıp, Kütahya’ya 54 kilometre uzaklıktaki Ovacık Köyü'ne kadar ilin doğusu boyunca uzanan alan; Sabuncupınar, Söğüt, İnli, Sökmen, Fındık ve İncik mağaralarının bulunduğu kuzey bölüm ile daha güneydeki Ovacık köyü, İnlice Mahallesi ve çevresini kapsar.Kütahya’nın doğusunda eski bir yanardağ olan Türkmen Dağı'nın tüfleriyle örtülü olan Frig yaylaları; M.Ö. 900-600 yılları arasında Frigler tarafından iskan edilmiştir. Volkan tüfünün kolay işlenebilir bir kayaç olması Friglerin bunları oyma ve yontma yoluyla çeşitli amaçlarla kullanmalarını sağlamıştır. O dönemden ana tanrıça Kybele’ ye adanmış açık hava tapınakları, sunaklar ve kaya mezarları ile savunma ve barınma amaçlı pek çok yapı günümüze ulaşmıştır. Daha sonra Roma ve Bizanslıların da yerleştiği bölgedeki kilise ve şapellerde, kök boyalı haçlar, meander motifleri, yazı ve fresk izleri hala seçilebilmektedir. Frigler ve Bizanslar tarafından kayalar oyularak yapılan, ‘‘Deliktaş Kalesi’’ ve ‘‘Penteser Kalesi’’ denilen doğal kaleler yer almaktadır.Frigler Hint-Avrupa kökenli oldukları halde kısa bir süre içinde Anadolululaşmışlar ve bir yandan İon öbür yandan Geç Hitit etkileri altında kalmış olmakla birlikte özgün ve Anadolulu bir kültür oluşturmuşlardır. Friglerin maden ve ağaç işçiliğinde, dokumacılıkta ürettikleri eserler İon piyasasında beğeni kazanmış ve bu ustalar tarafından taklit edilmişlerdir. Makara, kulplu bronz tabaklar ve bronz kazanlar; dönemin ‘‘teknolojik’’ bir başarısı olan altın, gümüş ve bronzlardan yaylı çengelli iğneler (fibulalar); değerli madenlerden giysi kemerleri, tokalar ve zengin bezemeli tekstil ürünleri; geometrik desenlerle süslü mobilya eşyası bunlar arasındadır. Topates denilen kilim sanatı, sonraki Anadolu uygarlıklarının kilim ve halı sanatlarını etkilemişlerdir. Bölge Kapadokya’yı andıran doğal kaya yapısının yanı sıra çam ormanları ile kaplı ilgi çekici bakir bir bölgedir.

Ulu Cami 

Yıldırım Beyazıt Camii adıyla da bilinir. Yıldırım Bayezid zamanında (1381-1384) yapılmaya başlanmış, 1401 de tamamlanmış, Kütahya’nın en büyük ve en güzel camisidir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferi sırasında Mimar Sinan tarafından tamir edilmiş olan dikdörtgen planlı avlusuz cami, 1893 yılında II. Abdülhamid Han zamanında büyük onarım görmüş ve kubbeli olarak son şeklini almıştır.Bu Büyük Cami 45X25 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Kuzeydoğu köşesinde bir minaresi olan caminin üç yönde kapısı vardır. Ana giriş kapısı karşısında sakahane bulunmaktadır. Cami içindeki büyük sütunlar Aızanoı Antik Kenti'nden getirilmiştir. İç kısmında küçük bir şadırvan vardır.Şadırvanın üstüne dört sütunlu müezzin mahfili yapılmıştır. Caminin ana mekânı, altı sütunun desteklediği yan yana iki kubbe ve yanlarda yarım kubbelerle örtülüdür. Caminin yarım kubbeyle örtülü, dışa çıkıntılı mihrabının sağındaki Kâbe tasvirli çini pano görülmeye değerdir.

Mızık Çamı

Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin bebeklik beşiğinin kurulduğu karaçam cinsi bu çam, 1980 yılında doğal etkenler sonucu yıkılmıştır. Çamın boyunun 11 metre, çevresinin 4.70 metre, yaşının da yaklaşık 740 yaşında olduğu tespit edilmiş olup, 15.07.1988 tarihinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından anıt ağaç olarak tescil edilmiştir.

Kütahya Kalesi

Antik dönemlerden beri iskân edilen Kütahya Kalesi 5'inci yüzyılda Bizanslıların yaptırdığı surlarla ve Selçuklular, Germiyanoğulları ve Osmanlılar tarafından yapılan onarım ve eklerle güçlendirilmiştir. Yukarı, iç ve aşağı kale olmak üzere üç bölümden oluşan kalenin sık yerleştirilmiş burçları, moloz-kesme taş karışımı ile tuğla sıralardan oluşmaktadır.

Orta Hisar Mescidi olarak bilinen Yukarı Kale (Kale-i Bala) Maruf Mahallesi’ndedir. Taş kapıdaki yazıttan, Germiyanoğlu Süleyman Şah tarafından 1377-1378 yıllarında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Moloz taş ve köşelerde kesme taş kullanılan, kiremit örtülü yapının minare kaidesi, düzgün kesme taş arasında iki sıra ağaç hatılı döşenerek yapılmıştır.

Aşağı Hisar Mahallesi’nde bulunan Aşağı Kale Mescidi (Kale-i Sagir), altıgen planlı küçük bir mescittir. Kerpiç sıvalı olmasına rağmen tamamen tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır. Mescidin altında taşlardan yapılmış su tesisi vardır. Aşağı Kale’deki bu su tesisinin herhangi bir kuşatmada susuz kalmamak için yapıldığı tahmin edilmektedir.

Kütahya Kalesi Evliya Çelebi’ye göre 72 burca sahiptir. Burçlar çok sık aralıklarla yerleştirilmiştir. Kütahya Kalesi’nde ayrıca iki çeşme, iki mescit ve Cumhuriyet Dönemi’nde yapılmış bir döner gazino ve kır kahvesi bulunmaktadır. Kütahya Kalesi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsislidir. Kalenin bazı kısımlarında onarımlar ve iç kısımda çevre düzenlemeleri yapılmıştır.


Tarihi Kütahya Konakları

19'uncu yüzyıl sivil mimarlık örneklerinden olan ve Anadolu’nun ahşap mimari özelliklerini taşıyan Kütahya evleri, aslına uygun olarak hala yaşamaktadır. Kendine özgü iki ve üç katlı mimarileri, ahşap payandalı çıkmaları, pencere düzeni ve geniş saçakları ile eski konak kültürünün en güzel örneklerini bugüne taşımaktadır. Giriş katları mutfak, kiler, depo ve tarım araçları için taşlık olarak düzenlenmiş, oturma, yatma, yeme, içme ve yıkanma odaları üst katlara yapılmıştır. Giriş kapıları atların geçmesine imkan verecek ölçüde büyük tutulmuştur. Pencereleri az sayıda ve küçük ebatlıdır.
Kütahya evlerinde'' çıkma'', mimari üslubun en önemli öğesidir. Sokaklar çok dar olsa bile saçaklar birbirine değercesine çıkmalar yapılmıştır. Karakteristik Kütahya evi genellikle büyüktür. Dış renklerde yüzey beyaz, kirli sarı, çivit mavisi veya aşı boyası renginde boyanmış, geren (toprak) sıvalıdır. Germiyan ve Ahierbasan sokaklarında sokak boyunca sıralanan bu evleri görmek mümkündür.

Mevlevihane - Dönenler Camii

İl Merkezinde, Ulu Camii yakınındadır. 14'üncü yüzyılda Mevlevihanenin semahanesi olarak inşa edilmiştir. Erken dönem Anadolu Türk mimarisinin özgün örneklerinden olan Kütahya’ nın bu ilk Mevlevihanesi iki kez onarım görmüş ve günümüze semahane ile derviş hücreleri kalmıştır. Bugün cami olarak kullanılan yapı, kareye yakın dörtgen planlı, sekizgen kasnaklıdır. Yapının bitişiğinde ‘‘Kütahya’nın Selçuklu Dönemi Fatihi’’ olarak bilinen İmadüttin Hezar Dinari tarafından yaptırılan mescid Mevlana’nın torunu Ergun Çelebi’ nin buraya defnedilmesi ile Mevlevihanenin türbesi haline gelmiştir. Semahanenin duvarındaki kitabeden, 1227 H.-1812 M. ve 1257 H.-1841 M. yıllarında tamir gördüğü anlaşılmaktadır. Semahaneye daha sonraki bir tamiratta mihrap ilave edilerek cami haline getirilmiştir. Halk arasında Dönenler Camii olarak bilinir.

Caminin giriş kapısı üzerinde XIX yüzyıla ait çini kitabe vardır. Kitabede ‘‘Ya Hazreti Ergun’’yazılıdır. Mevlana’ nın oğlu Sultan Veled Kütahya için şu beyiti söylemiştir:

  • “Kütahya’da bir ay kalana ne mutlu, İki ay kalacak olursanız, daha fazla müstefid ve münfeyiz olursunuz.
  • Kütahya kusursuz bir güzeldir. Böyle kusursuz güzele zeval olur mu?
  • Ya rab, bu memlekete kaza bela verme, Cennet, Kütahya’nın ya altındadır ya üstünde,
  • Feda olsun Lahor, Keşmir, Tebriz Kütahya’ya”    Sultan Veled


1000 Yıllık Kestane Ağacı

Kütahya merkeze bağlı Kumarı köyünde bulunan, tarihte birçok medeniyete tanıklık eden ve 1000 yıllık olduğu tahmin edilen ağaç, Türkiye’nin en yaşlı kestane ağacı unvanına sahiptir. 7 Eylül 1995’te Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gereğince "anıt ağaç" olarak tescil edilen ağaç 8 metre çap ve 25 metre yüksekliğe sahiptir. Yapılan araştırmalara göre "Türkiye’nin en yaşlı kestane ağacı" olduğu tespit edilen 1000 yıllık ağacın yakınında bulunan iki kestane ağacı da aynı tarihte tescillenmiştir.


Dedebali Türbesi

Tavşanlı ilçe merkezindedir. ‘’Hace’ül-Haram’’ ve ‘’Mülayim Dede’’ adlarıyla bilinen Dedebali, Anadolu Türk birliğinin sağlanmasında önemli görevler almış, sevilen ve hayırseverliği ile bilinen bir halk bilgesidir. 1394 yılında vefat etmiştir. Tavşanlı merkezdeki Mülayim Tepe adıyla bilinen ve günümüzde mesire yeri olarak kullanılan tepeye defnedilmiş ve üzerine türbe yaptırılmıştır. Türbenin etrafı havuz ile çevrilidir.


Kütahya Bedestenleri

Takvacılar Camii ile Saadettin Camii arasında bulunan ve aradan Kavaflar Sokağı'nın geçtiği iki arasta vardır. Kapalıçarşı görünümündeki bu iki yapı aynı dönemlerde yapılmış olmakla birlikte karşılıklı dükkânların birleşmesiyle Kütahya’nın ticaret merkezi haline gelmiştir.

BÜYÜK BEDESTEN: 15'inci yüzyılda Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılan anıtsal yapı, 2008 yılına kadar sebze meyve satış yeri olarak kullanılmakta iken, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan sağlanan ödenekle restore edilmiştir.

KÜÇÜK BEDESTEN: 15'inci yüzyılda Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılan anıtsal yapı, 2008 yılına kadar eski ve yeni eşya alım satım yeri olarak kullanılmakta iken, Kütahya Belediyesi'nce restore edilmiştir.


O kadar güzel yer var ki Kütahya'da seçim yapmakta çok zorlandım. Ben yazarken çok keyif aldım. Umarım siz de okurken aynı hazzı yaşamışsınızdır.

Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to Ceteris Paribus

18 Comments

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.