Sokrates’in Ölümü
Sir Joshua Reynolds, Jacques Lois David’in ‘Sokrates’in Ölümü’ adlı eseri için ‘Sistina Şapelinden sonra ortaya çıkmış en başarılı eser’ diye bahsetmiştir. Elbette tartışılır. Ancak bu eserin 18. yüzyılda yapılan en başarılı eserlerden biri olduğu çok açık..
Yeni-Klasikçilik akımının en güçlü isimlerinden biri olan David’in 1787 yılında bitirdiği ve günümüzde New York’daki Meropolitan Museum of Art’da sergilenen bu muhteşem eserde Antik Yunan filozofu Sokrates’in idam edilmek üzere olduğu anı görüyoruz. Sokrates, Atina şehrine hükmeden tanrılara değil de daha önce duyulmamış ruhani kavramlara olan inancı ve halkı kötü etkilemesi sebebiyle idam cezasına çarptırılmıştır. İdamının ise baldıran bitkisinden yapılan bir zehirli içecek ile yapılmasına karar verilir.
Biz bu sahnede Sokrates’in zehri içmeden önceki anını görüyoruz. Burasının bir zindan olduğunu tahmin edebiliriz. Sokrates için ölüm bir özgürlük demek. Ressam bunu vurgulamak için idamdan önce çözülmüş zincirlerine de kompozisyon içinde yer vermiş.
Sokrates kendisine uzatılan zehir dolu kadehe uzanıyor. Ona bu kadehi uzatan genç figür ise onun öğrencilerinden biri veya herhangi bir arkadaşı değildir. Onun görevi Sokrates’in öldüğünden emin olmaktır. Ölümüne tanıklık etmek, şahit olmaktır.
Ancak bu genç figürün Sokrates’e bakamadığını görüyoruz. Bu da verilen cezanın, taraflı tarafsız herkes tarafından adaletsizce görülmesi olarak yorumlanabilir.
Bu tarafsız adamın üzgün duruşu, Sokrates’in dostu olan-olmayan herkes tarafından sevilen bir insan olduğuna vurgu yapmak için tasarlanmış. Son derece gergin ve üzgün görünen bu yabancı figürün ardından gözlerimizi Sokrates’e doğru kaydırdığımızda onun çok rahat olduğunu görürüz.
Hatta o kadar rahattır ki birazdan kendisini öldürecek olan zehri almak için elini uzatırken, hevesle bahsettiği ideallerinden bahsediyor olacak ve tenezzül edip içi zehir dolu bardağa bakmıyor bile.
Ayrıca Sokrates’in buradaki duruşu, yüksek Rönesans'ın en büyük ustalarından biri olan Raffaello’nun Atina Okulu adlı eserindeki Sokrates’in duruşuna bir gönderme yapar.
Sokrates hala gökyüzünü göstererek ideallerini savunuyor. Ne zehir dolu kadehe ne de onu uzatan genç figüre bakıyor. Son nefesine kadar gerçeği anlatacak bir kahraman gibi öne çıkarılmak istenmiş. Ruhun ölümsüzlüğü düşüncesinden bahsederken parmağını yukarı kaldırarak bu dünyadan daha büyük bir varlık dünyası olduğunu işaret ediyor. Ayrıca mekan içinde bulunan diğer figürlerin gerginliği ile zıtlık yaratacak bir rahatlığa sahip olduğunu görüyoruz.
Şimdi biraz daha gezelim resimde. Sol tarafta, koridorda, duvara kapaklanmış bir figür görüyoruz. Duruşundan anladığımız kadarıyla Sokrates’in ölecek olmasına katlanamıyor. Hatta Sokrates’in ölümünü görmekten kaçınarak henüz ölmemiş Sokrates için yas tutmaya başlıyor.
Sokrates’in hemen yanında oturan ve dizinden tutan figür ise Crito’dur. İdam kararı verildiği andan itibaren hocasını kaçmaya ikna etmeye çalışsa da bunu başaramaz. Resimde biz Crito’nun sanki hala, son ana kadar aynı çaba içerisinde olduğunu görüyoruz.
Hocasının dizinden tutuyor ve üzgün olan diğer öğrencilere göre resimde en ufak umut kırıntısını o taşıyor. Hala umut varmışçasına hocasının gözlerine bakıyor.
Tüm bunlara sırtını dönmüş olan ve yatağın ucunda oturan figür ise Platon’dur. Onun hocasına ve arkadaşlarına sırtını dönük olması, sahnedeki drama da sırtını dönmesinin bir anlatımdır. Platon da düşüncelere dalmış ve son derece kederli görünmektedir.
Kompozisyonun yine sol tarafına doğru baktığımızda, Apollodoros’un ağladığı koridorun sonunda merdiveni çıkan ve el sallayan figürler olduğunu görüyoruz. Sokrates idamı sırasında akrabalarının bu anı görmelerini istememiş.
Bu yüzden baldıran otu zehri getirildiğinde tüm akrabaları dışarı çıkartılmıştır.
Yeni-Klasikçilik akımı epik sahneleri ile ünlü bir sanat dönemidir.
Bu dönemin en güçlü temsilcilerinden biri olan Jacques Louis David’in figürleri son derece idealize resmetmesi de gözden kaçmaz. Yani demeye çalıştığım, resmin gerçekçi olması hedeflenmemiş. Kahramanlık, cesaret, onur gibi kavramlar güçlü bir şekilde ele alınmaya çalışılmış ki yine bu dönemin en önemli özelliklerinden biri de budur. Sokrates öldüğünde 70’li yaşlardadır ve bu kadar ‘kaslı’ ve sağlıklı gözükmesi çok da gerçekçi değildir. Ancak sanatçı idealize edilmiş bir Sokrates figürü sunuyor bizlere. Sadece Sokrates değil, diğer figürlerin de gerçeğe çok da uygun olmadığını söyleyebiliriz.
Aynı şekilde Platon’un yaşlılığı da bu idealize kavramına bağlanabilir. Normalde Platon, Sokrates’in öğrencisi olduğu için onu daha genç resmetmesi beklenirdi. Ancak sanatçı herkesin zihnindeki yaşlı, uzun saçlı ve sakallı ‘filozof’ görüntüsünü kullanmayı tercih etmiştir.
Peki neden böyle bir resim yapıyor Jacques Louis David?
Bundan önceki dönem Rokoko adı verilen bir dönemdir. Bu dönemde saraylılar lüks içinde yaşarken halk unutulmuş ve bu resim sanatını bile değiştirmişti.
Rokoko dönemi resimleri genellikle; aşk, aldatan ve aldatılan çiftler, parklarda cilveleşen çiftler, saray aşıkları, gizli buluşmalardan alıyordu konularını.
1787 yılında yapılan bu resim aslında ezilen, unutulan, zenginlerin daha lüks yaşaması için ağır iş gücü altına çalışan halkı cesaretlendirmek adına yapılmıştı.
1789 yılında gerçekleşecek Fransız İhtilali öncesi, halkın ressamı vatansever David herkese bir mesaj veriyordu. Değişime inanın! Özgürlüğe inanın! Söylemlerinizden tıpkı Sokrates gibi vazgeçmeyin!
Yargılandığınız, hatta idam cezasına çarptırıldığınızda, ölümle burun buruna olduğunuzda dahi size inananlara son bir ders vermek için çabalayın!
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sanatla kalın..