SES, DİL VE MÜZİK

6iiZ...GjjR
11 Jan 2024
36

SES, DİL VE MÜZİK

1. Giriş

Bu çalışmada dil ve müzik, insan zihninden başlayıp konuşma aygıtındaki gerçekleşimlerini kapsayan süreçler çerçevesinde ele alınacak ve ilgili alanyazından sağlanacak katkıların ışığında benzer ve farklı yönleri çerçevesinde karşılaştırılacaktır. Burada, salt dil ya da müziğe dair herhangi bir başlık hakkında detaylı kuramsal bilgi vermek amaçlanmamaktadır. Dikkat çekilmek istenen nokta, dilin ve müziğin doğaları gereği sergiledikleri benzerlik ve farklılıklardır. Dil ile esasen belirtmek istenilen konuşma eylemidir. Müzik ile ise, aksi belirtilmedikçe yalnızca insanın konuşma aygıtının ürettiği sözsüz ezgi* kastedilmektedir. Müzikal sesler, çeşitli müzik aletlerinden de elde edilebilmekte fakat bu seslerin kaynağı insan dışı bir nesne olduğu için üretim biçimi ve süreci konuşmanın gerçekleşim süreci ile koşutluk göstermemektedir. Dil ve müzik, tarihsel olarak ne zaman ortaya çıktıkları belli olmayan insani yetilerdir. Bazı araştırmacıların da ileri sürdüğü gibi, müzik aslında varlık nedeni tam olarak bilinemeyen bir yetidir (Jackendoff,1993;170, Peretz,2006), çünkü insan açısından işitme, görme, koklama, dokunma, tat alma duyuları gibi hayati değildir. Ancak yine de, yakın döneme ait önemli arkeolojik bulgular müziğin dil kadar eski bir geçmişe sahip olduğu kanısını oluşturmaktadır. Günümüzden ortalama 30.000 yıl öncesine, paleolitik çağa ait arkeolojik bulgular arasında bir kaval yer alabilmekte (D’Errico ve diğ.,2003) ve arkeolojik kazıların müziğin geçmişini daha da geriye götürebileceği beklentisi güçlenmektedir.
Dil ve müzik arasındaki benzerliklerin düşünürlerin ilgisini çekmesi günümüzden birkaç yüz yıl öncesine kadar gider. 18.yy’ın önemli düşünürü Rousseau, konuşma ve şarkının aynı kaynaktan geldiğini iddia etmiştir. Dil netleşip, somutlaştıkça ezgi zayıflamış ve konuşmadan ayrılmıştır. Rousseau’dan yüz yıl kadar sonra Darwin ise, müziğin dilden önce var olduğunu, kur yapma ve meydan okuma seslerinin konuşmanın ortaya çıkmasına neden olduğunu ileri sürmüştür (Patel, 1996;3).
Dilbilim ve müzik incelemelerinde, 20.yy’ın ikinci yarısına kadar ağırlıklı olarak tercih edilen yaklaşım, dil ve müziğin zihindeki işlemlenme süreçlerindense, somut gerçekleşimleri itibariyle dikkate alınmalarıdır. Örneğin, 1940’larda çok popüler bir ruhbilim akımı olan davranışçılık, dilin zihinsel boyutuna, gözlemlenemez olduğu savıyla uzak durmuş, gözlemlenmiş dil unsurlarını bütünceler (korpus) oluşturarak toplamış ve bunlar üzerinde çalışmalar yapmıştır. Diğer bir deyişle, dilin neyi üretebileceği değil, ne ürettiği dikkate alınmıştır. Müzik ise çoğunlukla antropolojik bir perspektiften incelenmiş, zihnin bir ürünü olarak değil, kültürel bir icat olarak görülmüştür (Peretz, 2006). Bir mentalist ve doğuştancı olan Noam Chomsky, 1957’de ortaya attığı evrensel dilbilgisi kuramı ile dilin biyolojik ve zihinsel yönüne kuvvetli bir vurgu yapmıştır. Dilbilim çevrelerinde büyük yankı uyandıran kuramın etkilerinin dilbilimin sınırlarını aşarak diğer bilim dallarında da insan bilişine (cognition) karşı bir ilgi uyandırdığı söylenebilir. Ruhbilimciler ve beyin araştırmacıları başta olmak üzere farklı disiplinlerden pek çok bilim insanı hem ayrı birer bilişsel alan olarak hem de ortak yönleri çerçevesinde bu iki alana ilgi göstermiştir. Bu ilgi kabaca son on yılda dikkate değer bir noktaya ulaşmıştır. Öyle ki, önde gelen uluslararası bilimsel dergilerden Annals of the New York Academy of Science (sayı 930, yıl 2001 ve sayı 999, yıl 2003) ve Nature Neuroscience (sayı 6, yıl 2003) nörobilişsel müzik konusunda üç ayrı özel sayı yayımlamıştır (Peretz ve Zatorre,2005). Dil-müzik karşılaştırmaları bu sayılardaki makale içeriklerinde önemli bir yer tutmaktadır. Az sayıda karşıt görüş olsa da, günümüzde dil ve müziğin temel düzlemlerde önemli paylaşımlar sergilediği noktasında bir fikir birliği mevcuttur. Niteliği ve gücü farklı olmakla birlikte, müzik de dil gibi bir iletişimsel sistem olarak düşünülmekte ve bu ikilinin sahip olduğu ortak özelliklerin, farklılıklarından daha fazla olduğu ileri sürülmektedir (Cross,2008). Jacekendoff, müzik ve dilin sadece insana has yetenekler olduğunu belirtir (1993;165). Bu ikili insanın zihinsel kapasiteleri arasında birbirinden ayrık durumda değildir. Dilin tüm temel karakterleri müziği anlama yeteneğimizde yansımasını bulur (Jackendoff ve Lerdahl,2004;171). Diğer yandan, müziğe atfedilen özellikleri abartılı bulan Pinker (1997), dil ile kıyaslandığında müziğin sıradan bir cheesecake olduğunu ileri sürer.
Giderek yaygınlaşan dil-müzik çalışmalarında bu ikili arasındaki bağ sesleri, biyolojik tabanları, beyindeki konumlanmaları, yapıları, belleksel, anlamsal ve edinimsel özellikleri kapsamında ve daha başka çerçevelerde de irdelenmiştir. Burada da, bu iki alanın yukarıda anılan bazı düzlemlerdeki birlikteliklerine değinilecektir.

2.Dilin ve Müziğin Sesleri

İnsan algısı, özleri insan sesi olan konuşma ezgisi ile müzikal ezgi arasında ayrım yapmakta ve bunları ayrı ayrı işlemlemektedir. Şüphesiz, konuşucu için dilin en temel niteliği anlam taşıması ve bu sayede iletişimi gerçekleştirebilmesidir. Bu nedenle, bildiğimiz bir dili, anlamını dışlayarak, sadece sesleriyle ve ezgisiyle algılamamız neredeyse imkânsızdır. Ancak, dinleyici anlamadığı bir dil ile karşılaştığında esasen, sözcük sınırları belli olmayan, sadece ezgisi ve dilsel ritmi olan bir ses zinciri ile karşılaşır. Müzikal açıdan incelendiğinde, dillerin konuşma ezgileri temel olarak uçan bir böceğin çıkardığı vızıltı sesi veya paslanmış bir kapı menteşesinin uzayan gıcırdama sesinden çok da farklı değildir. Gerek içerdiği seslerin dağınık frekansları, gerekse bu seslerin dizilişi açısından konuşma ezgisi “müzik niyetine” dinlenilebilmesi çok zor bir ezgidir.
Kültürden kültüre fark etse de, müziğe ait ses sistemleri sayıca sınırlı ve belli frekanslara sabitlenmiş standart ses ulamları kullanmaktadır (örn. do-262; re-294; mi330; fa-349; sol-392; la-440; si-494 Hz). Oysa konuşma seslerinin birbirinden farklılaşmasını belirleyen özellikler frekans tabanlı değildir. Ayrıca, konuşma sesleri, müzikal ses dizileri (scales) gibi diziler de oluşturmaz. Standart frekans değerlerine uyma kaygısı (müzikal entonasyon) müziğin en önemli normunu oluşturmaktadır. Bu frekansların ihlal edilmesi, detonasyon adı verilen bir müzikal kusur ortaya çıkarır. Müzikal sesler, dil seslerinden faklı olarak, sadece frekans değerleri açısından değil, süre değerleri açısından da belli ulamlara ayrılmışlardır (örneğin, 4’lük, ‘8’lik, 16’lık süreler gibi). Ton dilleri (örneğin, Mandarin, Vietnamca), müzik-dil ilişkisi bağlamında hep dikkat çekmiştir. Bu dillerin tonal yönü müzikal nitelikte olmayıp, dilin önemli bir bürünsel (prosodic) özelliği olan ezginin, anlamın oluşmasındaki belirleyiciliği ile ilgilidir. Ton dillerinde her seslemin belli bir ezgi örüntüsü bulunur. Aynı seslerden oluşan seslemler (homophones) arsındaki anlam farkı farklı ezgi örüntüleri kullanılarak elde edilir. Temel olarak beş ezgi örüntüsü (intonation patterns) vardır; 1-yüksek, 2-yükselen 3- düşen ve yükselen 4-keskin düşen 5- tonsuz. (Hilton,2007). Dolayısıyla, ton dillerinde bürünün baskın rolünden bahsedilebilir.

3. Çocukluk Döneminde Ses

McMullen ve Saffran (2004), dil ve müzik edinimi sürecindeki çocukların bu iki sistemin iletişimsel amaçlarını (communicative intent) keşfetmeden önce onlar hakkında olabildiğince genel bilgiler öğrendiklerini ve bu safhada dil ve müzik arasındaki benzerliklerin en üst düzeyde olduğunu ileri sürer. Doğumu takip eden ilk birkaç yıl, çocuğun ses ile ilişkisi açısından çok önemlidir. Bu dönemde çocuk, konuşacağı dilin seslerini, söz dağarcığını ve yapısını içine doğduğu kültür ortamında tanımaya ve doğuştan getirdiği çeşitli donanımları karşılaştıkları ile işlemeye, geliştirmeye başlar. Dil kültürünün yanı sıra aynı zamanda belli bir müzik kültürünün de içine doğan bebeklerin bu kültürden herhangi anlamda işitsel girdi almamaları düşünülemez. Bundan ötürü, dil edinimi sürecine paralel olarak bir müzik edinimi süreci de yaşayan bebeklerde kültüre has müziğin kodlanması kaçınılmazdır. Örneğin, evrensel bir olgu olan ninniler, ait oldukları kültürün müzikal kodlarını taşımakta ve çocuğa aktarmaktadır.


Ebeveynler bebekler ile yetişkin dilinden farklı bir biçimde, çocuk odaklı konuşma veya annece (motherese) olarak adlandırılan, farklı bürünsel özelliklere sahip bir dille konuşurlar. Çocuk odaklı konuşma, nitelik olarak ritmik, vurgulu, tiz ve hayli iniş çıkışlı bir ezgi örüntüsüne sahiptir. Bir başka deyişle oldukça müzikaldir ve bebekler açısından ilgi çekicidir (Patel;1996;10, Soysal, Yalçın ve Karakaş, 2005). Bebeklerin ürettiği seslerde de müzikal öğelerin dikkat çektiği görülmektedir. Ortalama ilk 6 ay sonunda tüm bebeklerde ortaya çıkmaya başlayan agulamanın ezgisel özellikleri, bebeğin içine doğduğu dilin ezgisel özelliklerini yansıtmaya başlar. Bebeğin dile dair ilk fark ettiği unsur ezgidir. İngiliz bir ailenin büyüttüğü bebek, İngilizce’ye has bir ezgi ile agularken, bir Çinli bebek, Çince’nin ezgi örüntüleri ile agulamaktadır (Scolvel,2009;11).
Çocuğun anadilini, dilbilgisi kurallarını öğrenmeye ihtiyaç duymadan edinebilmesi ve henüz beş yaşında dile temel ölçüde hakim olması, buna karşın pek çok yaşam becerisinde (öz-bakım, beslenme gibi) kendi başına yeterlilik gösterememesi dilin doğuştan getirilen bir yeti olma yönünü gözler önüne sermektedir. Jackendoff (1993,169) çocuğun dil edinimi için kullandığı, önceden var olan, dile dair doğal bir yatkınlıktan ve buna paralel olarak doğuştan getirilen bir müzikal kapasiteden (musical capacity) bahseder. Bu müzikal kapasite, özel bir müzikal yetenek olmayıp, her insanın belli düzeyde sahip olduğu düşünülen bir donanımdır. Hayatının hiçbir döneminde müzik eğitimi (solfej, armoni, kompozisyon vb.) almamış bireyler bu donanımı kullanarak hiç de azımsanmayacak düzeyde müzikal hassasiyet gösterebilmekte hatta virtüözite düzeyinde müzikal performans sergileyebilmektedir. Ümmi olarak adlandırılan, okuma yazma bilmeyen, nota okuyamayan ve hayatında hiç eğitim almamış insanların arasından önemli halk şairleri ve müzisyenlerin çıkması bunu tanıtlayan evrensel bir olgudur.



Kaynaklar:

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCzik#:~:text=M%C3%BCzik%2C%20insan%C4%B1n%20do%C4%9Faya%20ekledi%C4%9Fi%20uyumlu,ve%20ses%20rengi%20olarak%20belirtilir.
  2. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/780092
  3. http://cdn.istanbul.edu.tr/statics/sosyalsorumluluk.istanbul.edu.tr/wp-content/uploads/2013/04/TEMEL-M%C3%9CZ%C4%B0K-B%C4%B0LG%C4%B0S%C4%B01.pdf

Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to selinate

1 Comment

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.