KARİKATÜR

DfXk...YbtS
26 Jan 2024
126

Karikatür Nedir?
Karikatür, değindiği konuları kısa ve öz biçimde ele alan; genellikle güldürmek, düşündürmek ve aynı zamanda iğnelemek için abartan ve bazen de gerçeği çarpıtan bir çizgi resim türüdür.

Karikatür ’ün Tarihçesi ve İlk Karikatürler
Karikatürün amacı, bakanın dikkatini çekmek değildir sadece onu düşündürmektir. Bu işi de mizahi bir şekilde yapar. İnsanoğlu, yaratılışından bu yana genelde farklı olana ya gülmüş ya da dışlamış ama mutlaka ilgi göstermiştir. Bu anlayışla ilk karikatürün yaratıcısı Leonardo da Vinci ‘dir. Leonardo Da Vinci’nin karikatür yapmasındaki amaç, özgün olan herhangi bir çizimin insan ya da doğa taklidini gösteren resimlerden daha çok ilgi çektiğini düşünmesi idi. Nitekim öyle de olmuştur. Üstelik Leonardo Da Vinci, insanların kusurlarını resmetmiştir. O dönemde, tablolarda, resmedilecek kişinin en güzel anı yakalanmaya çalışılırken Leonardo Da Vinci’nin insan kusurlarını göstermesi oldukça dikkat çekici bir ironidir. Bu şekilde resmin sadece insanların iyi duygularına dokunmadığını da göstermiştir. Gian Lorenzo Bernini 1598 ile 1680 yılları arasında yaşamış ve karikatür sanatı ile uğraşmıştır. O, insanları üç veya dört çizgi ile çizerek onları mizahi bir şekilde ele almaya çalışmıştır. Gariptir ki daha sonra Fransa ve İtalya’da aristokrat kesimde karikatür yaygınlaşmıştır. Şimdi halk kitlesinin ilgisini çeken mizah, o zamanlar aydın kitlesinin elindeydi diyebiliriz.
Yayımlanan ilk karikatür kitabı da İngiltere’den çıktı. Bu zamana kadar karikatürün bir roman gibi basılma fikri çok uzaktı sanatçılara. Ama ilk karikatür kitabı olan A Book Of Caricaturas 1762 yılında basıldı. Bu kitap Mary Darly adlı bir sanatçıya aittir. Kitabın isminin “Karikatürün kitabı” olması, okuyucuya kitabın alışagelmiş romanlardan farklı olduğunu göstermesi bakımından önem arz eder.
Mary Darly ‘nin ardından bu alanda bir çaba göze çarpar. 18.yy’da ard arda karikatür sanatçıları çıkıp kitaplarını basmaya başladılar. Tabii ki bu zamanlarda matbaa zordu, harfler için kullanılan bloklar, bir resim çizmiyordu. Bu bakımdan bir karikatür kitabının çıkması her bakımdan bir yenilikti.
 Gazetecilerin elindeki masum görünüşlü bu silah, sadeliği ve kolay anlaşılır haliyle aynı zamanda en etkin olanıdır. Gazeteci, karikatürle mizahı kullanarak hiçbir ispat yükümlülüğü taşımadan, geniş kitleleri kendi düşüncesinde ikna edebilir; bunun için ayrıntılı açıklamalara girmesi ya da düşüncelerini ispat etmesi gerekli değildir. Karikatür, zaten “abartı”dan oluşmaktadır ve doğruluk iddiası taşımaz. Bununla birlikte, ilk bakıştaki iddiasız görünümüne karşılık karikatür, tarih boyunca halk üzerindeki etkisinin farkında olan siyasi iktidarların korktukları ve engellemeye çalıştıkları bir araç olmuştur. Siyasi bir hiciv biçimi olarak karikatür, yasal metinlere basının ve basın özgürlüğünün bir parçası olarak dâhil edilmeden çok önce sınırlamalar ve sansür açısından basının kaderini paylaşmaya başlamıştır. Bu açıdan bakıldığında, karikatürün anavatanı olan İtalya yerine, 17. yy.ın başlarında diğer Avrupa ülkelerine görece demokratik bir rejim kuran İngiltere’de benimsenip gelişmesi tesadüfi değildir.
Karikatür günümüzde de siyasi ve ekonomik iktidarlar için bir tehdit oluşturmakta; iktidarlar ve karikatüristler arasında bu doğrultuda hukuki anlaşmazlıklar doğmaktadır. Bu noktada, karikatürün de basın özgürlüğü kapsamında ele alındığı ve basın özgürlüğü ile aynı hak, sorumluluk ve sınırlamalara tabi tutulduğu unutulmamalıdır. Ülkemizde mizah dergilerine ve karikatüristlere yönelik davalar sadece hakaret davalarından oluşmamakta; dini değerleri aşağılama, müstehcenlik ve 301. madde gibi TCK kapsamında suç olarak düzenlenen diğer unsurlar da mizah dergilerinin yasal yaptırımlar ya da tehdit ve baskıyla karşılaşmasına neden olabilmektedir.
Türkiye’de Mizah ve Karikatür Geçmişi
Mizah ile karikatürü karıştırmamak gerekir. Hatta mizah, hiciv ve karikatür üçlüsü arasındaki bağlantıyı iyi kurmamız gerekir.
Hiciv, bir durumu ya da olayı edebiyatın ve sanatın herhangi bir dalını kullanarak eleştirmektir. Türklerde hiciv işi resimle değil şiir ile başlamıştır. Selçuklu Dönemi, Beylikler Dönemi ve Osmanlı Dönemi gibi yazılı eserlerin günümüze daha fazla ulaştığı dönemlerde hicvetme işinin şiir ya da mektup şeklinde olduğunu görüyoruz. Fuzuli’nin “Şikayatname” adlı mektubu ya da Nefi’nin “Siham-ı Kaza” adlı eseri hicvin en güçlü örneğidir. Ayrıca halk şiirinde olan taşlama türü de şiir şeklinde hicvin halk edebiyatındaki örneğidir. Hiciv ile mizahın birleşme noktası ise eleştiri şeklidir. Aydınlar, aşıklar ya da şairler bazen güldürü ögesini kullanarak eleştirilerini sıralamışlardır. Kuru bir şikayetnamenin ya da sanatsız bir eleştirinin pek bir değeri olmadığını görerek hicivlerini insanların dikkatini çekecek olan bir şey ile birleştirme çabasına girmişler: Güldürü.
Güldürü ögesi hem eleştirinin okunmasını hem de eleştirinin daha etkili bir şekilde duyulmasını sağlamıştır. İnsanlar güldükleri şeyi kendi çevreleri ile paylaşma ihtiyacı hissetmişlerdir; bu da mizahın gücünü arttırmıştır. Özellikle halk edebiyatında güldürü yolu ile taşlama türküleri bolca bulunmaktadır.
Hiciv ve güldürü ögesi zaten vardır ama bunun yazı ile değil resim ile ifadesi Tanzimat dönemine rastlar. Türk edebiyatının yenileşme devresinin Tanzimat birinci dönem olduğunu düşünürsek bu durumu daha iyi kavrarız. Tanzimat döneminde gazete ve dergiler, karikatüristlere kucak açmıştır. Zaten polemiklerin yani kalem savaşların fazlaca yaşandığı gazetelerde karikatüristin malzeme bulamaması olası değildir. Bu bakımdan her iki sanat dalı da beraber gelişme sahası bulmuştur.

İlk Türkçe Mizah Dergisi
İlk Türkçe mizah dergisi Diyojen 24 Kasım 1870 yılında yayın hayatına başladı; yayın hayatının son bulması ise 10 Aralık 1873 tarihinde gerçekleşti. Derginin sahibi ise Teodor Kasap’tır. Toplam 183 sayı çıkarılan dergi başlangıçta haftada bir kez yayımlanıyordu. 23.sayıdan itibaren haftada iki kez; 148.sayıdan itibaren ise haftada üç kez yayımlanmaya başladı. Namık Kemal, Direktör Ali Bey, Ebuziya Tevfik Diyojen dergisinin baş yazarları arasındadır. Derginin ilginç bir yanı vardır: Diyojen dergisinde çıkan tüm yazılar imzasızdır. Sadece 52.sayıda, Şinasi’nin ölümü üzerine Ebuziya Tevfik tarafından yayımlanan yazı imzalıdır.
Derginin 133.sayısında Namık Kemal’in Mahmut Nedim Paşa’nın sadrazamlık görevinden ayrıldıktan ona yazdığı “Hırraname” adlı eser yayımlanmıştır.
Diyojen dergisinde sade bir dille yazılan mizah yazılarının Direktör Ali Bey tarafından yazıldığı düşünülmektedir. Bugün karikatür dergilerinin başına gelen şey geçmişte de vuku bulmuş ve Diyojen dergisi birçok defa hükümet ile karşı karşıya gelmiştir. Dergi, birkaç kez yayın hayatına ara vermek zorunda kalmış birkaç kez de kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Diyojen dergisi, kendi iradesi ile yayın hayatına son vermemiştir. Rus Çarı ile Hidivi İsmail Paşa’nın ağızlarından yazılan mizahi mektuplar yüzünden 183 sayı basan Türkiye’nin ilk karikatür dergisi olan Diyojen, hükümet tarafından resmen kapatılmıştır. ( Atilla Özkırımlı, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, c.2, s. 394)

Diyojen’den Sonraki Mizah Dergileri
1.    Hüseyin Rahmi Gürpınar, II. Meşrutiyet döneminde “Boşboğaz” ve “Güllabi” dergilerini çıkardı. Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Rasim ile birlikte aynı dergide çalıştı ki Ahmet Rasim de önde gelen mizahçılardandır; hem yazıda hem resimde.
2.    Refik Halit Karay, Kurtuluş Savaşı yıllarında “Aydede” adlı mizah dergisini çıkardı. Elbette tek başına değildi; Yusuf Ziya Ortaç ile Orhan Seyfi Orhon da bu mizah dergisinde bulunuyordu. Bu dergi, Türk mizahı için bir dönüm noktası idi. Milli Mücadele dönemini eleştiren bir dergi olmakla birlikte Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanınca Mustafa Kemal hakkında övgü dolu yazı ve resimler yayımlayan bir dergidir. Ayrıca sahibi Refik Halid Karay’ın sürekli sürgüne gönderilmesi ile önce Yusuf Ziya Ortaç’a Refik Halit Karay tarafından devredilmiş ama 10 yıl sonra, Karay sürgünden dönünde dergiyi geri almıştır. Dergi, kesintilerle yayın hayatına devam eden bir dergi bile olsa edebiyata yeni bir soluk getirmiştir. Meraklılarına daha fazla bilgi için Prof. Dr. Mustafa Apaydın’ın “Türk Mizahında Bir Dönüm Noktası Aydede”(Karahan Kitapevi, Adana, 2007) adlı kitabını incelemelerini tavsiye ediyoruz.
3.    “Aydede” dergisinde süre göre alan Yusuf Ziya Ortaç daha sonra Aydede dergisinin yönetimine geçmiş ama yönetimde çok kalmayarak kendi mizah dergisini çıkarmaya karar vermiştir Bugün dahi önemli bir yere sahip olan “Akbaba” dergisinde Yusuf Ziya ve Orhan Seyfi kurucu idi . 
4.    Cumhuriyet döneminde Akbaba kadar dikkat çeken bir başka dergi ise Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’ın başında olduğu “Marko Paşa” adlı dergidir.
5.    1918 yılında Nurullah Ataç’ın yazar kadrosunda bulunduğu “Diken” adlı mizah dergisi de önemlidir.
6.    Günümüze çok yakın bir dönemde basımına başlanan “Leman” adlı mizah dergisinde Can Yücel ve Fazıl Hüsnü Dağlarca bir zamanlar şiirlerini ve çizimlerini yayımlamışlardır.
7.    Buraya kadar ki mizah dergilerinde sorun şu idi: Edebiyatçı ile karikatürist birbirine girmişti. Tanzimat döneminde mizahın yazıya yakınlaşması başlamış ve bu döneme kadar da devam etmişti. Ta ki 1970 yılında Oğuz Aral’ın çıkardığı Gırgır dergisine kadar. “Gırgır”’dan sonra çizgi, yazıdan daha önemli bir yere sahip olmuştu.
8.     Daha sonra “Penguen” ve “Uykusuz” dergileri özellikle gençler arasında oldukça popüler bir yere sahip oldu.

Türkiye’de hem Edebiyatçı hem Karikatürist Olan Aydınlarımız
Dünyada nasıl ki ressam ile karikatürist birbirine karışmışsa Türk Edebiyatı için de buna benzer bir durum söz konusudur. Bizde de edebiyatçı ile karikatür sanatçısı hep iç içe olmuştur. “Gırgır” dergisi ile bu sorun çözülse de yine de dikkate değer edebiyatçı ve karikatür sanatçılarımız vardır. Bunlardan bir kısmı devlet sansürüne dahi uğramışlardır. 
Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabağaç’ın, Zahir Sıtkı Güvenli ve Abdi İpekçi’nin çizimleri olduğu bilinmektedir. Bu çizimler “Ayine”, “Akbaba” ve “Zümrüdüanka” gibi zamanın tanınmış karikatür dergilerinde de yayımlanmıştı.

Karikatürün Edebiyat ile İlişkisi
Gazete ve dergiler, karikatür dergileri çıkmadan önce bu sanat dalına kucak açmışlardı. Yalnız Türkiye’de gazetenin çıkış amacı haber yapmaktan ziyade halkı bilgilendirmek olduğu için bu gazete ve dergileri çıkaranlar genelde edebiyatçı - aydın kesim olmuştur. İster istemez edebiyat ile karikatür arasında bir bağ oluşmuştur. Gariptir ki Türk mizah dergilerinde logoların altında “edebî” yazısı yazar. Bu bakımdan birçok araştırmacı karikatür dergilerini edebî dergiler arasına sokar; bu durumda pek de haksız sayılmazlar Karikatür ve mizah hakkında yine en çok araştırma yapan da edebiyatçı kesimdir.
Edebiyat tartışmaları özellikle Tanzimat döneminde sıkça yaşanmıştır. Bu kalem savaşları karikatüristlerin de malzemesi durumuna gelmiştir. Bu konuda en dikkate değer karikatür Garip akımının yaratıcılarından daha sonra da tek temsilcisi olan Orhan Veli Kanık hakkında olanlardır. Özellikle “rakı şişesinde balık olsam” dizesi fazlaca karikatürize edilen sözüdür. Bu durum elbette Orhan Veli tarafından kasten yapılmamıştır yani Orhan Veli bu dizeleri karikatür malzemesi olarak yazmamıştır.
Orhan Veli’nin aksine, dizelerini karikatür malzemesi olması için yazan şairler bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Yusuf Ziya Ortaç’tır. Kendisi bazı dizelerini karikatürize edilmesi için oluşturduğunu dile getirmektedir. “Varlık”, “Yedi İklim” ve “Hece” gibi büyük edebiyat dergilerinde büyük karikatür sanatçıları ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi Semih Poroy diğeri de Hasan Aycın’dır. Her ikisi de dergideki şiirlere karikatür çizmişler ve çok da başarılı sayılmışladır. Aslında bu durum şimdi de devam etmektedir. Bazı gazeteler, köşe yazılarında karikatür kullanmakta ya da gazetelerin bir köşesinde sosyal ya da siyasi içerikli bir karikatür hazırlatmaktadır.

Nasreddin Hoca ve Dünya Karikatürü
Halk edebiyatının en önemli mizahı Nasreddin Hoca’dır. Onun fıkraları şuan dahi yaşatılmaktadır. Ayrıca Karagöz ve Hacivat da önemli mizah ögeleri arasındadır ama özellikle Nasreddin Hoca, tüm dünyanın ilgisini çekmektedir. Nasreddin Hoca, güldürürken düşünmeyi hedefleyerek aslında sözel bir karikatür ögesidir. Bu bakımdan Nasreddin Hoca adı altında karikatür yarışmaları düzenlenmiştir. Ayrıca Paul Jamiol tarafından da bir karikatürü yapılmıştır. “İzahı olmayan şeyin mizahı olur”…Toplumsal olaylar ne zaman yükselse ya da insanların hoşlanmadığı bir devlet adamı insanların istemediği bir şey yapsa hemen karikatür sanatı devreye girer. Mizah, hem eğlendirici hem de yıkıcıdır. Bunun nedeni insanların güldükleri kişiyi ciddiye almamasıdır. Bu bakımdan, karikatür asla ölmeyecek muhtemelen de daha da yükselecek bir sanat dalıdır.
Terry Eaglton’ın Mizah isimli kitabı (1) “Kahkaha, tek tip olmayan evrensel bir olgudur” diye başlar. Gerçekten de gülmek epey farklı deneyimlerden sonra oluşan ama doğuştan gelen bir refleks insanoğlu için. Mutluluktan gülebiliriz, bir şey komik geldiği için gülebiliriz, gülüşümüzün alaycı bir yanı olabilir, sinir bozukluğunun ardından bir gülme krizine yakalanabiliriz… Gündelik hayatın ağırlığını hafifletmek, yüzleri güldürmek için insanın bulduğu yöntemlerden biri de mizah. Bunun hicivli, güldürürken düşündüren hali de karikatür.
Karikatür aslında en basit haliyle bir kişinin, tipin ya da eylemin abartılarak çizimidir. Ancak çizildiği dönemin haleti ruhiyesini, dertlerini, şartlarını da okumak için aynı zamanda iyi bir kaynaktır.
Rönesans’ın beşiği sayılan İtalya karikatür sanatının da doğum yeri olarak kabul edilmektedir. Karikatür sözcüğü, İtalyanca doldurma veya yükleme anlamına gelen “caricare” sözcüğünden türetilmiştir.

Şimdi asıl konuya gelelim: Karikatürlerin diline kulak verelim.
Bir konuyu anlamadığım da ben :)

Birine gaz verirken ben :)Sürü Psikolojisi :)Ülkedeki fiyatların değişme hızı :)Genetiği değiştirilen ürünlerden sonra bizim durum :)Evlilikten beklentim :)Her sabah benim mod :)Sizce yarısı dolu mu boş mu?Sevgi gösterisi :)Daha başımıza ne gelebilir ki :)Atasözleri :)Üşüdün mü canım :)Buna bayılıyorum. Çember daralıyor Orhannnnn :)Unutursam fısılda :)Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım :)Ne yicem :)Yıldızlara senin adını vermişler :)Olmamalıydı sonumuz böyle :)İlişki de söz dinlemek önemli :)Huylu huyundan vazgeçmiyor Uzay'da bile olsa :)Aç ayı oynamıyor :)Bu belirsizlik beni öldürüyor :)İş arkadaşlarımı motive etme şeklim :)Üşüdün mü canım :)''İnsanların çoğu sınırlı bir hayal gücüne sahiptir.'' (Stefan Zweig)Ben ayrılmak istiyorum :)Alacaklılar ararken ben :)Sana bir soru sordum :)Bazılarına demek istediğim :)Siz devam edin ben tamamım :)İşten bahsederken karşımdakilerin dinleme şekli :)Kılım olum sana :)O anlar :)Kim bu Merve :)Ne diyor bu ya :)Bazılarına söylemek istediğim :)Anan hariç de lan :)Adam isyanında haklı :)Modumuz budur:)Çok haklı :)Bazılarına demek istediğim :)Haksız mı? Hep mi somurtalım :)Çok iyi değil mi ya :)Lütfen söyle :)200 Liranın değerli olduğu zamanlardan :)Etkileyici :)Umarım problem olmaz :)O zaman dans :)
Paylaşmaya doyamadım, ben çok eğlendim umarım siz de eğlenmişsinizdir,
Saygılarımla.

BULB: The Future of Social Media in Web3

Learn more

Enjoy this blog? Subscribe to Ceteris Paribus

22 Comments