İNOVASYON: TANIMI, TARİHÇESİ VE TÜRLERİ

H3V3...1HBz
20 Apr 2024
31




1.İnovasyon Tanımı

İnovasyon, Latince innoware kelimesinin kökünden türetilen; toplumsal, kültürel ve yönetsel açıdan yeni metotların kullanılması anlamına gelen bir sözcüktür. İngilizce olan innovation sözcüğünün karşılığı literatürde inovasyon, yenilik ve yenileşim gibi kavramlarla eş anlamlı olarak kullanıldığı görülmektedir. Ancak yenilik ile inovasyon aynı şey değildir. İnovasyon, yenilikten farklı olarak farklılaştırma ve değiştirmeyle bağlantılı olan ekonomik ve toplumsal bir sistemin bütününü ifade etmektedir.

İnovasyon, yeni veya iyileştirilmiş bir ürün, üretim süreci, fikir üretme, teknoloji geliştirme, üretim ve pazarlama aşamalarındaki faaliyetlerin tümünün yönetilmesidir.

EUROSTAT (European Community Statistical Office) ve OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development)’ tarafından inovasyon; işletme içi uygulamalarda, işyeri organizasyonlarda veya dış ilişkilerde yeni veya kayda değer iyileştirme sağlanmış mal/hizmet, yeni bir pazarlama ve organizasyon yönteminin geliştirilmesi olarak tanımlanmaktadır.

Başka bir tanıma göre inovasyon, pazar ihtiyaçları için fırsatlardan fikir üretme sürecidir. Nitekim inovasyon, müşteri potansiyelini arttırmak, yeni kaynaklara ulaşmak ve farklı pazarlara ulaşmak ya da mevcut müşterilerin, kaynakların ve pazarın yapısını tasarlamaktır.


2. İnovasyonun Tarihçesi


Birinci Nesil İnovasyon Modeli

Bu model II. Dünya Savaşı sonrası 1950 ve 1960’lı yılların karakteristik özelliklerini taşımaktadır. Yapılan araştırmalar teknolojinin gelişmesine, teknolojinin gelişmesi de piyasadaki ihtiyacın karşılanmasına katkıda bulunur anlayışına sahiptir. Farklı bir ifade ile, bu anlayışın bakış açısı bilim teknolojinin, teknoloji de piyasaların önünü açar şeklindedir.

Birinci nesil inovasyon modeli, teknoloji itişli olarak tanımlanmaktadır. AR-GE faaliyetleri kapsamında inovasyona yapılan yatırım ne kadar fazla olursa, ortaya çıkacak olan yeni ürün miktarları da aynı oranda yüksek olacaktır. Teknolojik gelişmelerin toplum tarafından benimsenmesi ve desteklenmesi diğer inovasyon modellerinin de temelini oluşturmaktadır.


İkinci Nesil İnovasyon Modeli

1960’lı yılların ortaları, firmaların gelişme gösterdikleri ve rekabet ortamının da hareketlendiği bir dönem olmuştur. Bu rekabet ortamında başarı sağlayabilmek, kâr elde edebilmek ve pazar payını artırabilmek adına firmalar için pazarlama konusu önemli bir konu haline gelmiştir. Bu dönem, müşteri ihtiyaçlarının ve taleplerinin piyasaya yön verdiği, inovasyon sürecinin de müşteriler tarafından ciddi anlamda yönlendirildiği bir dönem olarak kabul edilmektedir. Birinci nesil inovasyon modelinde yer alan inovasyonlar bilime ve teknolojiye dayalı AR-GE faaliyetlerinin sonucu olarak kabul edilir ve bu modelde müşteriye lineer bir yapıda sunulur zihniyetinden vazgeçilip, inovasyonların müşteri talepleri ile doğru orantılı olduğu görüşü benimsenmiştir. Bu doğrultuda ikinci nesil inovasyon modeli, talep çekmeli inovasyon modeli olarak da tanımlanmaktadır. İnovasyon süreci, müşteri ihtiyaç ve taleplerinin belirlenmesinden sonra AR-GE, üretim, market şartlarının araştırılması ve sonrasında satış şeklinde gerçekleşmektedir.


Üçüncü Nesil İnovasyon Modeli

1973 yılında meydana gelen petrol krizi ile birlikte petrol fiyatının %400 oranında artması başta Amerika olmak üzere ekonomik yapısını ucuz petrol üzerine kuran üretime dayalı ülkeleri ciddi sıkıntılara uğratmıştır. Maliyetlerin yükselmesine neden olan petrol fiyatlarındaki bu değişim enflasyonun da hızla artmasına neden olmuştur. 1973’ten 1974’e kadar olan bu kısa süreçte New York borsası 100 milyar dolar değer kaybetmiştir. Bu krizin bir benzeri 1978 yılında benzin şoku adı altında tekrar yaşanınca, 1970 ve 1980’li yıllar dünya genelinde ekonomik yapıların değiştiği bir dönem olmuştur.

Japonya’nın bu dönemde kullanmış olduğu inovasyon modeli üçüncü nesil inovasyon modeli adına önemli bir örnek oluşturmakta ve bu dönemin inovasyon atılımlarını açık bir şekilde yansıtmaktadır. Üçüncü nesil inovasyon modeli teknoloji itişi ile talep çekişini harmanladığı için  interaktif veya birliktelik olarak tanımlanmaktadır.


Dördüncü Nesil İnovasyon Modeli

Üçüncü nesil inovasyon modelinde belirtilen Japon otomotiv endüstrisinde yapılan inovasyonların küreselleşerek dünya genelinde kullanılmaya başlaması, dördüncü nesil inovasyon modelinin de oluşmasına önemli bir katkı sağlamıştır. Bu model entegre model olarak tanımlanmakla beraber, firmadaki ürün geliştirme, muhasebe, kalite ve pazarlama gibi farklı departmanların entegre bir şekilde birlikte çalışmasını öngörür. Tek bir ürün ya da süreç inovasyonunda tüm firma departmanlarının bir arada çalışıyor olması, zamanla inovasyon süreçlerinin de kısalmasını sağlamıştır. Bu süreç kısalması ile birlikte firmalar pazar içinde daha hızlı konum alabilme ve pazar payı artırımını daha sağlıklı bir şekilde başarabilme konumuna erişmişlerdir. Dördüncü nesil inovasyon modeli kapsamında firma içinde bütünleşme, paralellik ve eşzamanlılık oldukça önemlidir. Bu kapsamda yapılan çalışmalar neticesinde Japonya yeni bir aracın üretimini rakipleri 48 ile 60 ay arasında tamamlarken, 30 ay gibi bir sürede tamamlayabiliyordu. Aradaki 18 ile 30 aylık fark, Japon otomobil firmalarının pazardaki rekabet gücünü artırmıştır.


Beşinci Nesil İnovasyon Modeli

1990’lı yıllarda kabul edilen ve kullanılan inovasyon modeli, entegrasyondan ağ oluşturmalı sisteme doğru kaymıştır. Dördüncü nesil inovasyon modelinde benimsenen firma için birliktelik yapısının zamanla yeterli olmadığı görülmüştür. Firmaların inovatif yapılarını devam ettirebilmeleri adına şirket içi birlikteliğin yanı sıra, firma dışındaki kurum ve kuruluşlar, müşteriler ve sektördeki diğer firmalarla da işbirliği yapmanın kaçınılmaz olduğu sonucuna varılmıştır.


3. İnovasyonun Türleri



İnovasyonun amaçlarından yola çıkarak farklı türde inovasyon sınıflandırmaları yapmak mümkündür.Oslo Kılavuzu’nda yer alan dört temel ayrım dikkate alınmış olup bu kavramlara kısaca değinilecektir. Bunlar; ürün inovasyonu, süreç inovasyonu, pazarlama inovasyonu ve örgütsel inovasyondur.


1. Ürün İnovasyonu

Günümüzde her geçen gün artan gelişmeler tüketici nezdinde talep edilen ürün sepetindeki çeşitliliği beraberinde getirirken üretici nezdinde ise bu gelişmelere ayak uydurma ve yenilik yapma zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Ürün inovasyonu olarak ifade edilen bu zorunluluk piyasada yer alan tüm mal ve hizmetlerdeki iyileştirmeleri ve yenilikleri kapsamaktadır.

Ürün inovasyonu, yeni bilgi ve teknolojilerden ya da mevcut olan bilgi ve teknolojilerin yeni kullanım ya da bileşimlerine dayanmaktadır. Ürün inovasyonları, mal ve hizmetlerin sunulmasına ek olarak mevcut mal ve hizmetlerin özellik ya da işlevlerindeki önemli iyileştirmeleri içermektedir.

İnovasyonun bu türünde piyasadaki tüm mal ve hizmetleri kapsayacak şekilde bilinenin dışında yeni bir tekniğin ortaya atılması veya yeni bir ürünün pazara sürülmesi gerekmektedir.


2. Süreç İnovasyonu

İnovasyonun bu türü Oslo Kılavuz’unda; “Yeni veya önemli derecede iyileştirilmiş bir üretim veya teslimat yönteminin gerçekleştirilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Tanımdaki üretim yöntemi; üretimde kullanılan ekipmanlar, yazılım ve donanımları ifade ederken teslimat yöntemi; firmanın müşterilerine sunmuş olduğu hizmet, nakliye ve lojistiğini kapsamaktadır.

Daha yalın bir tanımlamayla süreç inovasyonu, firmaların yeni ya da geliştirilmiş bir ürün elde etmek düşüncesiyle kullandıkları yeni üretim teknikleridir. Süreç inovasyonu, hammaddelerin üretim sitemi içerisinde ürüne dönüşmesine kadar geçen sürede gerçekleşen inovasyonlardır.


3. Pazarlama İnovasyonu

Pazarlama inovasyonu, “ürün tasarımı veya ambalajlaması ürün konumlandırması, ürün tanıtımı (promosyonu) veya fiyatlandırmasında önemli değişiklikleri kapsayan yeni bir pazarlama yöntemi”ni ifade etmektedir. Burada hedef ürün bazında yapılacak yeni bir tasarım ile müşteri algısını ilgili firma lehine çekerek satışları artırmaktır. Firma buradaki amacını gerçekleştirirken ürünün fonksiyonel özelliklerine dokunmadan dış görüşünde, ambalajında ve biçiminde değişikliğe giderek daha önce kullanmadığı bir satış ve pazarlama tekniği kullanır.

Pazarlama inovasyonları, satışlarını arttırmak isteyen firmaların, müşterilerin ihtiyaçlarını daha iyi bir şekilde ele almasıdır. Pazarlama inovasyonuyla firmalar, yeni pazarlara ulaşmayı ya da ürünü için yeni bir konumlandırma şekli belirlemeyi hedeflemektedir. Bu inovasyon türünü, diğer türlerden ayıran en temel özellik firma tarafından daha önce kullanılmamış olan bir pazarlama yönteminin seçilmiş olmasıdır. Seçilen yeni yöntem, firmanın hâlihazırda uyguladığı pazarlama yöntemlerinden büyük ölçüde farklılık gösteren bir pazarlama stratejisidir.


4. Örgütsel İnovasyon

Örgütsel ya da aynı ifade ile organizasyonel inovasyon, “firmanın ticari uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerinde yeni bir organizasyonel yöntem uygulanması”dır. Bu uygulama yönetimsel giderlerin azalması, firma personelinin birim zaman başındaki verimliliğinin artması, şirketin kendi faaliyetleri dışındaki fikir, eylem ve organizasyonların takip edilerek yeni kazanımların elde edilmesi amaçlanmaktadır

Bu inovasyon türündeki amaç işyeri memnuniyeti ile birlikte işçilerin üretkenliğini artırmak, işlem, idari ve firmada kullanılan araç ve gereç maliyetleri düşürmek ve bu sayede dış kaynaklı yeni bilgilere erişim sağlamaktır.

Yönetsel alandaki bütün faaliyetlerdeki gibi yeniliklerin planlanarak uygulanması ve kontrol edilmesi hususunda dikkat edilmesi gereken örgütsel inovasyon ilkeleri bulunmaktadır. Bu ilkeler şu şekilde sıralanabilir.

  • Kazanca ve kara yönelmek: Şartlar ne olursa olsun yapılmış olan bütün yenilik girişimleri belli birer kar hedeflerine yönelmişlerdir.
  • Veri tanımlığı: Yeniliği açıklayan kavramların nicelik ve nitelik açısından pek çok verinin toplanmasını gerektirmektedir.
  • Yeniliğin çok yönlü bir yapıda olması: Gerçekleştirilen yenilikler belli pazarlara veya tüketicilere dönük şekilde yapılır.
  • Yeniliğin dinamik yapıya sahip olması: Yenilikler yalnızca belirli zamanlara ilişkin olmamakla birlikte sürekli olarak sürdürülmesi gerekli olan faaliyetlerdir.
  • Yeniliklerin zamanlanması: Yeniliklerin zamanının en iyi şekilde seçilmesi gerekmektedir.
  • Yeniliklerin kabul görmesi ve planlı olması: Yeniliklerin, gerçekleştirilmiş olduğu işletme içinde kabul görmesi gerekmektedir. Yenilikler değişimleri ortaya koyduğundan dolayı planlı olarak gerçekleştirilmesi, rasyonelliğini ve etkinliğini arttırmaktadır.


OECD/Eurostat. (2005). Oslo Kılavuzu, Yenilik Verilerinin Toplanması ve Yorumlanması için İlkeler. (Çev.: TÜBİTAK), OECD/Eurostat Ortak Yayını.

TÜBİTAK (2006). Oslo Kılavuzu, Yenilik Verilerinin Toplanması ve Yorumlanması için İlkeler (Çev.) 3. Baskı, OECD-Eurostat Yayını, Ankara.



Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to improbable

1 Comment

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.