Tralleis (Üç Gözler)

HwUs...RXq4
8 Jan 2024
31

Tralleis


Günümüzde halk tarafından “Üç Gözler” diye adlandırılan Tralleis’in ismini Trallar ve Argonlar tarafından Dor göçleri sonrasında aldığı da Tralla veya Thiba adlı bir amazondan aldığı da söylenir. Günümüze dek ayakta kalan tek yapı kente “Üç Gözler” ismini veren gymnasium kalıntısıdır. Etrafında ise çoğunluğu Roma - Bizans Dönemi’ne ait stadion, surlar, latrina, mezarlar, konutlar, dükkânlar ve şapel yer alır.

MÖ 13. yüzyılda kurulan, Antik Çağ’da seramik ve heykelcilik gibi sanat dallarında parlayan, Bizans egemenliği altındayken önemli bir piskoposluk merkezi olan şehir 13. yüzyılda Selçuklular tarafından ele geçirilmiş. Şu anda da tarih ve arkeolojiseverler tarafından sıkça ziyaret edilir.

İlk Çağ’da ürettiği deriler ve kırmızı renkli çanak çömlek ile ünlü olan Tralleis, heykel ve süsleme sanatı gelişmiş bir kent... Afrodisyas’ın dünyaca ünlü heykeltıraşları Tralleis’teki okulun öğrencileri arasından çıkmış. Apollonios ve Tauriskos isimli iki büyük yontu ustası ile İstanbul'daki Ayasofya’nın mimarlarından Anthemios Tralleis’te yetişmiş. Heykel sanatının dünyaca meşhur örneklerinden Farnese Boğası ve Genç Atlet Tralleis'te yapılmış. 

Antik devirden günümüze eksiksiz ulaşan tek müzik eseri Tralleis Antik Kenti’nde bulunmuş. Tralleisli Seikilos’un mezar taşına mezar yazıtının yanı sıra bu melodinin güftesi ve bestesi işlenmiş. Kopenhag Milli Müzesi’nde sergilenen ve MS 1.- 2. yüzyıla tarihlendirilen yazıtın üzerindeki güfte aşağıdadır:

"Işılda yaşadığın sürece
Hiçbir şeyi dert etme
Yaşam kısacık ve zaman
Bedelini ödetir günü gelince


TralleisTralleis



Tralleis antik kenti Gymnasium‘a ait üç gözlü yapısı
Tralleis antik kenti Aydın ilinin kuzeyinde, Kestane Dağı'nın (Mesogis) güney yamacındaki geniş ve yüksek plato üzerinde konumlanır. Antik metinlerde Menderes Nehri veya Mesogis Dağı'nın sınır kabul edilmesi kentin bazen Karia, bazen de Lidya Bölgesi içinde gösterilmesine neden olmuştur. StrabonMagnesia'dan gelerek Tralleis'e ulaşan antik yolun solunda Mesogis Dağı'nın, sağında ise Maiandros Irmağı Ovası'nın bulunduğunu ve kentin etrafı korunmuş yaşayan halkın Anadolu'daki diğer kentler kadar zengin bir halk tarafından iskan edildiğini ve kentte yaşayan bazı kişilerin başka eyaletlerde önemli mevkilere geldiğini söyler.

Tralleis'in Tarihçesi

Menderes havzasının verimli toprakları üzerine kurulmuş olan bu kent İskender tarafından alınmasından sonra Hellenistik krallıklar arasında sık sık el değiştirmiştir. Kentin ismi antik kaynaklarda çoğunlukla Tralleis, ender olarak da Trallis şeklinde geçer. Atinalı tarihçi Ksenofon, Anabasis ve Hellenika adlı eserlerinde kentten Tralli şeklinde bahsetmektedir. Diğer antik kentlerde olduğu gibi Tralleis bir kavim olan Traller ve Argonlular tarafından Dor göçleri sonrasında kurulmuş ve ismini de buradan almıştır. Ancak kentin adını Tralla veya Thiba adında bir Amazon'dan aldığı düşüncesi de bulunmaktadır. Antik Dönemin önemli yazarlarından Yaşlı Plinius'a göre kent sakinlerinin su ihtiyacı Tralleis'in içinden geçen Thebaid adı verilen su kaynağının birleştiği Eudon (Tabakhane) Nehri'nden karşılanmaktadır. Tralleis’te bu gün ayakta kalan tek yapı “Üç Gözler” olarak adlandırılan 2. asırda yapılmış olan, antik çağın eğitim, spor ve kültür açısından önde gelen yapılarından olan gymnasiuma ait kalıntıdır.[1]
Tralleis kentinin güneybatısındaki Dedekuyusu (Deştepe) Höyüğü, kentin erken dönem tarihi hakkında bilgi vermektedir. Höyük üzerinde yapılan çalışmalarda Kalkolitik Çağ, Erken ve Orta Tunç Çağlarına ait seramikler ele geçmiştir. Ancak kentin Klasik Dönem öncesi tarihi hakkındaki bilgilerimiz yetersizdir. İÖ 546 yılında Perslerin Lydia Krallığı'na son vermesinin ardından Tralleis'in kenti Pers İmparatorluğu'nun idaresine girmiştir. Tralleis, Ksenophon'un yaşadığı dönemde genç Kyros'a bağlı bir Pers Satraplığıdır. Genç Kyros'un abisi Pers Kralı Artakserkses'i tahttan indirmek için MÖ 401-400 yıllarında düzenlediği seferde mağlup olması üzerine Tralleis, Pers denetiminde Karia Satraplığı'na bağlı bir merkez konumuna geldiğini 2011 yılında Tralleis antik kent hakkında araştırma yapan belgesel yönetmeni Tekin Gün notlarından anlaşılmaktadır.
Büyük İskender'in MÖ 334 yılında Pers Kralı Dareios'u yenerek Anadolu'ya girmesiyle Tralleis de diğer birçok Batı Anadolu kenti gibi gönüllü olarak Makedonya Krallığı'nın hakimiyetini kabul etmiştir. İskender'in Halikarnassos'u aldıktan sonra Phrygia'ya doğru yola çıkmadan önce mancınık ve diğer savaş aletlerini Tralleis'e taşıttığı, Halikarnassos'u aldıktan sonra ise bütün Karia'nın satraplığını Idrieus'un karısı Ada'ya verdiği bilinmektedir. Büyük İskender'in MÖ 323 yılında ölümünden sonra komutanlar arasında çıkan Diadokhlar (halefler) Savaşları'nda kent kısa süreli olarak Asandros, Antigonos ve Lysimakhos arasında el değiştirmiştir. Diadokhlar arasında MÖ 281 yılında yapılan Kurupedion Savaşı sonrasında ise Seleukos Krallığı'nın egemenliğine girmiş ve Seleuka adını almıştır. Kentin Seleukoslar Dönemi'ndeki durumu konusundaki bilgilerimiz yetersizdir. Ancak Seleukos Kralı III. Antiokhos (MÖ 241-187) ile Pergamon Kralı II. Eumenes (MÖ 197-159) ve müttefiki Romalılar arasında, Sipylos (Yamanlar) Dağı yakınlarında MÖ 190'da yapılan Magnesia Savaşı'nda Tralleis halkı, III. Antiokhos'u desteklemiştir. Tüm bu olaylar kentin İÖ 190 yılında Seleukos Krallığı'na bağlı bir şehir olduğunu göstermektedir. Savaşın kaybedilmesi sonrasında Tralleisliler Romalıların lideri konsül Lucilius Cornelius Scipio'ya gidip af dileyip Roma hakimiyetine girmek istemişlerdir. Seleukos Kralı III. Antiokhos'un Magnesia Savaşı'nda Roma'ya yenilmesinin ardından yapılan Apameia Barışı (MÖ 188) sonrasında, Batı ve Güneybatı Anadolu topraklarının siyasi yapısı büyük değişikliğe uğramıştır. Bu dönemde diğer birçok Batı Anadolu kenti gibi Tralleis de Romalılar tarafından II. Eumenes (MÖ 197-159) yönetimindeki Pergamon Krallığı'na bırakılmıştır. Tralleis, MÖ 188-133 yılları arasında Pergamon Krallığı'na bağlı kalmış son Pergamon Kralı III. Attalos'un vasiyeti ile MÖ 133 yılında Roma egemenliğine girmiştir. MÖ 126 yılında Aristonikos'un Roma'ya karşı Anadolu'da başlattığı ayaklanmaya Tralleis de katılmıştır. Ancak Aristonikos'un uğradığı yenilgi sonrasında kent vergiye bağlanmış ve kistophor basma hakkı elinden alınmıştır. Tralleislilerin direnişi sadece bu olayla sınırlı kalmamıştır. Kent MÖ 88 yılında Pontus Kralı VI. Mithridates'in Roma'ya karşı başlattığı ayaklanmaya da destek vermiştir. Bu amaçla Koncordia Tapınağı'nda toplanan Romalılar ve Roma yandaşları, Mithridates'in askerleri tarafından katledilmiştir. Dulla'nın Pontus Kralı Mithridates'i yenmesi sonrasında bu isyana katılan kentler Romalılar tarafından beş yıl süreyle ağır vergi ödemekle cezalandırılmıştır. Daha sonraları Pompeius'un ılımlı tutumu ile vergiler hafifletilmiş ve ekonomik açıdan iyileşme dönemi başlamıştır. Tralleis'in tekrar itibar kazanmasında Pompeius'un yakın dostu Tralleis'de yaşayan Nysalı tüccar Pythodoros'un önemli katkısı olmuş ve kent MÖ 58 yılından sonra tekrar kistophor basmaya başlamıştır.
MÖ 1. yüzyılın ikinci yarısında daha da gelişen ve ünlenen Tralleis, antik yazarların bahsettiğine göre zengin ve entelektüel insanların yaşadığı bir kent haline gelmiştir. Tüm bu olumlu gelişmelerin yanında MÖ 26'da İmparator Augustus Dönemi'nde (MÖ 27 - MS 14) yaşanan şiddetli deprem, kentte büyük zarara yol açmıştır. Bu depremin zararlarını silmek isteyen Augustus kente parasal destek sağlamış ve imar faaliyetlerini yeniden başlatmıştır. Kent bu dönemden Nero dönemine kadar "Caesarea" ismini almış, ancak İmparator Traianus Döenmi'nde (MS 98 - 117) ismi yeniden Tralleis olarak değiştirilmiştir. Augustus'la başlayan imar faaliyetleri, Tiberius zamanında da (MS 14 - 37) devam etmiştir. Kent, Caligula (MS 37 - 41) ve Claudius (MS 41 - 54) Dönemleri'nde heykeltıraşlık alanında ün kazanmıştır. MS 129 yılında Anadolu'ya yaptığı ziyaret sırasında Tralleis'e de uğrayan Roma İmparatoru Hadrianus kente ticari yönden destek vermiştir. Ancak sikke ve yazıtlar dışında kentin bu dönemden sonraki tarihi hakkında bilgilerimiz yetersizdir.
Tralleis Bizans İmparatorluğu Dönemi'nde Anadolu Patriğine bağlı yönetilmiştir. 13. yüzyıl sonunda Türkler tarafından fethedilmiştir. Ancak depremlerin yarattığı ağır tahribat ve olasılıkla su kaynaklarındaki yetersizlik nedeniyle iskan edilemeyip, kentin güney eteklerine yerleşilmiştir. Aydın 14. yüzyılın ilk çeyreği içinde Aydınoğulları Beyliği'nin, 15. yüzyılın ilk yarısında ise Osmanlı İmparatorluğu'nun eline geçmiştir.

BULB: The Future of Social Media in Web3

Learn more

Enjoy this blog? Subscribe to clubtroy

0 Comments