Ekonomik Değişimlerin İzinde: Türkiye ve Dünya Ekonomisi

DiVY...a4mf
16 Jan 2024
68

2008 yılında gelişmekte olan ülkeler arasında yayılan enflasyon, 2020'deki Covid salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının ardışık olarak gelmesiyle birlikte gelişmiş ülkeleri de etkisi altına aldı. 2020 yılı itibariyle dünya üzerindeki tüm ülkeler, enflasyonla mücadele için kendi politikalarını belirlemeye başladılar. 2023 yılına kadar enflasyondan etkilenmeyen Japonya, 2023 yılında %3'lük bir enflasyon oranına ulaştı. Enflasyon etkisinin dünyanın tüm ülkelerine yayılması, yüksek faiz politikasını küresel bir strateji haline getirdi ve buna bağlı olarak büyüme oranlarında düşüş yaşandı.
Amerika'nın %2.4'lük büyüme verisi %2.1 olarak revize edilirken, Çin'de açıklanan veriler ekonomik durgunluğa işaret ediyor. Avrupa'daki enflasyon verileri ise %5 civarında olduğunu gösteriyor. Enflasyondan en çok etkilenen ülke, %124'lük oranla Arjantin olarak gözüküyor. 2023 yılında dünya genelindeki enflasyon ortalaması %6.6'ya geriledi, bu oran daha önce %8.8'di.
Türkiye ise %61'lik enflasyon oranıyla dünya ülkeleri arasında ikinci sırada yer alıyor ve Avrupa ülkeleri arasında birinci sıradadır. Son yıllarda izlenen düşük faiz politikası, 2023 yılı itibariyle kademeli olarak artan yüksek faiz politikasıyla değiştirildi. Önümüzdeki 3 yıl içinde enflasyonun 2024 yılında %33'e, 2025 yılında %15'e düşürülmesi planlanıyor. 2026 yılında ise enflasyonun %8'e düşürülerek tek haneli rakamlara indirilmesi hedefleniyor.
Bunun yanı sıra Türkiye, büyüme ve bütçe açığı politikalarındaki istikrarı enflasyona rağmen sürdürmeyi başardı. 2023 yılının ilk iki çeyreğinde %3.9 olarak revize edilen büyüme verisinin yılın son iki çeyreğinde %5'e yaklaşması bekleniyor. Türkiye'nin GSYH'sini ifade eden %3.9'luk oran, dünya genelindeki GSYH'nin %1'ine denk gelmektedir. Geçmiş yıllarda da benzer bir performans sergilendiği için Türkiye'nin büyüme istikrarını koruduğu anlaşılıyor.
Türkiye'de 2023 yılında kişi başına düşen milli gelir 12,415 dolar olarak kaydedildi. Bu miktarın 2024 yılında 12,875 dolara, 2025 yılında 13,717 dolara ve 2026 yılında 14,855 dolara yükselmesi hedefleniyor. 2023 yılında dünya genelinde tanımlanan orta gelir seviyesinin 14,000 dolar olduğu göz önüne alındığında, Türkiye'nin kişi başına milli gelir seviyesine henüz ulaşamadığı görülmektedir.
Türkiye'nin Eylül ayı itibariyle yayınlanan verilerine göre, mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranının %9.6 olduğu görülmektedir.

Küresel Ticaretten Yerel Etkilere: Ekonomik Gelişmeler

2020 yılında Covid-19 salgınıyla birlikte küresel ticaret büyük aksaklıklara neden oldu. Dünyanın önde gelen ekonomilerinde bile işsizlik oranları hızla arttı, tedarik zincirleri kesintilere uğradı, üretim maliyetleri yükseldi ve ürün arzı zorlaştı. Salgının etkileri 2 yıl boyunca devam etti ve dünya genelinde izolasyon, kademeli izolasyon gibi yöntemlerle kontrol altına alınmaya çalışıldı. Sonunda aşıların dağıtılmasıyla salgın dizginlenmeye başlandı. Covid-19 salgını küresel ticareti yavaşlattı ve 2022 yılında ancak toparlanmaya başladı. Ancak 2022 yılında Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, küresel ticaret için yeni olumsuz koşullar yarattı. Rusya'nın dünya ekonomilerinden biri olması ve Avrupa'nın doğalgaz tedarikçisi olması gibi faktörler ekonomik dengeleri değiştirdi.
2023 yılına gelindiğinde, Dünya Ticaret Örgütü yıl başında açıkladığı %1'lik büyüme hedefini yılın 2. çeyreğinde %1.7'ye yükseltti. Yılın ortasında yayınlanan raporda yüksek emtia fiyatları, sıkı para politikaları ve düşük ithalat talebi seviyesinin ticaret hacmini baskıladığı belirtildi. Bununla birlikte, %1.7'lik hedefin ulaşılabilir olduğu düşünüldü ve bu hedefe ulaşabilmek için yılın ikinci yarısının tamamlanması bekleniyor.
Ayrıca, önde gelen ekonomilerden Amerika ve Çin'de büyümenin yavaşladığı gözlenirken, İngiltere'nin hizmet sektöründe zayıflama ve daralma potansiyeli gösterdiği görülüyor.
Türkiye'de ise büyüme politikasında istikrarlı bir seyir izleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), 2022 yılının ilk 8 ayına ilişkin verilere göre ithalatta %3.5'lik bir artış görülürken, ihracatta %0.4'lük bir azalma kaydediliyor. Ülkede birçok ilde yaşanan depremin etkisi olduğu düşünülüyor. Ancak inşaat sektöründeki gelişmelerin, Türkiye ekonomisinde büyümeyi artıracağı öngörülüyor. Sanayi sektöründeki %2.8'lik küçülme, tarım, inşaat ve hizmet sektörlerindeki büyümelerle dengelemeye çalışılıyor.

Parasal Politikalar ve Finans Haberleri: Türkiye ve Dünya Ekonomisi

2008 yılında Amerika ve Avrupa'da başlayan finansal kriz, resesyon koşullarını tetikledi. Gelişmiş ülkeler, resesyondan kurtulmak için parasal genişleme politikası ve düşük faiz politikası izlediler, bu da 2021 yılı itibariyle enflasyon baskısının artmasına neden oldu. 2008 krizi sonrasında, rezerv para avantajını kullanan gelişmiş ülkeler, yatırım fonları aracılığıyla bu paraları gelişmekte olan ülkelere aktardılar ve enflasyon sorununu dünyanın diğer ülkelerine yaydılar. Bu yıllar boyunca gelişmiş ülkelerde, farklı nedenlerden dolayı enflasyon baskısı arttı ve yüksek faiz politikasına geçildi.
2008 krizinin enflasyon etkisi devam ederken, Covid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının ardı ardına gelmesi, küresel çapta finansal kriz beklentilerini artırdı. Covid-19, dünya genelinde yoksullukla mücadeleyi olumsuz etkiledi ve 1.6 milyar insanı yoksulluk sınırının altına itti. Rusya-Ukrayna savaşı, dünyanın önde gelen şirketlerinin borsada büyük değer kaybetmesine yol açtı, ancak dünya ülkeleri 2022 ve 2023 yıllarında beklenen krize direnç gösterdi. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, enflasyonla mücadele konusunda daha sıkı politikalar izlemek zorunda kaldılar.
Türkiye'nin bu yıllar boyunca izlediği parasal politikalar, son 20 yılda benimsediği iki temel prensip etrafında şekillendi. Bu yıllarda Türkiye'nin temel prensiplerinden biri bütçe açığına dikkat etmek oldu ve bu açığı %3'ün üzerine çıkarmamayı temel bir politika olarak benimsedi. Diğer bir prensip ise büyüme oldu. Son 20 yılda büyüme politikasından sapmadı ve ortalama olarak %5 büyüme sağlandı. Enflasyon etkisi altındaki para politikalarında da bu iki prensipten uzaklaşılmadı. Yüksek faiz politikası, enflasyonun kontrol altına alınması için önerilse de büyümeyi yavaşlatabileceği göz önüne alındığından, 5 yıl boyunca yüksek faizden kaçınıldı.


Write & Read to Earn with BULB

Learn More

Enjoy this blog? Subscribe to DavyJones

5 Comments

B
No comments yet.
Most relevant comments are displayed, so some may have been filtered out.